Pazartesi, Eylül 29

Deniz Barış

Geçen sene barıştığım isimlerden biri oldu Deniz Barış. Hoş, geçen sene birçok taraftar takımdaki hemen herkesle barıştı. Deivid bunlardan biriydi, hatta bir önceki sezon istifaya çağırılan Zico da, yine bir önceki sezon yuhalanan Alex de. İster eşini kaybettikten sonra, ilk yılında Zico'nun zaman zaman Marco'dan vazgeçerek takıma onu koymasından bahsedelim, ister bu zorlu süreçte hayattan ve futboldan kopmayarak gösterdiği dirençten. Her halükarda geçen seneki geri dönüşü muhteşemdi Deniz'in. Üstelik bunu sezonun yarısından fazlasını sakat geçirmesine rağmen söylüyorum.
***
Bana kalırsa Fenerbahçe formasıyla çıktığı en iyi maçlarını da geçen sene oynadı. PSV deplasmanı mesela, belki de kariyerinin maçıdır. Deniz, 5-1 biten kupa maçından sonra sildiğim adamdı, Hakan Şükür'ün ilk yarıda attığı golde hala topa yetişebileceğini düşünüyorum. Bırakmıştı resmen, kaçan pozisyonlar falan hikaye, Fenerbahçe orada kaybetmişti belki de finali. O günlerden, taraftarın en sevmediği futbolcu günlerinden nerelere gelmişti Deniz. Taraftarla arasındaki bağ da enteresandı, Palermo maçında kaleciye geri pas attıktan sonra staddan çıkan homurdanmalara yanıt olarak, tribüne dönüp "ne yapayım ulan" dercesine iki elini yana açmışlığı da vardır, PSV maçında çirkef kaptan Timmy Simmons'a ağız dolusu arschloch demişliği de... Böyle böyle kazandı gönlümü.
***
Peki ne oldu bu adama? Deniz nerede şimdi? Neden bu berbat Fenerbahçe'de 1 dakikalığına bile oyuna giremiyor? Şunu kabul etmeliyiz ki yönetim çok kötü bir transfer sezonu geçirdi ve alternatifsiz bir kadro koydu Aragones'in önüne. Bu yüzden Fenerbahçe elindeki her oyuncudan maksimum yararlanmak zorunda. İyi bir yedek olması bile şüpheli olan adamlar bugün ik 11'de oynuyor bu takımda, ötesi yok. Kaçak döğüşenlerden, defansif orta saha olmayı geriye doğru pas atmak zannedenlerden daha kötü değil Deniz. Herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmalı artık, yarından başlayarak.

Hiç yorum yok: