Cuma, Eylül 19

Rumble Fish


Metafor ne demektir? Bunu bilmeyen birine nasıl anlatırsınız? Eğer anlatamıyorsanız 90 dakikalık bu filmi verin ona kesin anlar.

Rumble Fish 1983 yapımı bir Copolla filmi. Tıpkı tüm zamanların en güzel filmi gibi (Godfather ) bu filmde de yönetmen bir aileden yola çıkarak hayata dair bir çok şeyi anlatmaya çalışmış. Bir mafya ailesinden farklı olarak dağılmış bir aile sözkonusudur burada.

Ve yönetmen yine senaryoyu bir kitaptan almıştır. Yazar Hinton bu filmin Mario Puzzosudur.

Filmde Mickey Rourke, Dennis Hopper gibi ustaların yanında Matt Dillon, Nicolas Cage, Diane Lane ilk defa bir uzun metrajda karşımıza çıkar.

Bu kadar bilgiden sonrası filmin içeriğinden bahsetmek gerekecek, bundan sonrasını izlemeyenler okumasın, okurlarsa kızmasın. Zaten bunlar filmin yanında boş laflar.
Rusty James genç bir oğlan. Henüz 17 yaşında. Çete savaşlarına gönül vermiş. Mahallenin kralı olacağı günü bekliyor. Çünkü büyük erkek kardeşi o mahallede efsane olmuş bir çete reisi. Onun gibi olmak istiyor. Abisinin düşüncesine göre tek kötü yanı sadakati. Okula sadece arkadaşları için gidiyor, kız arkadaşını çok seviyor, mahallesini terk etme düşüncesi hiç yok, çetelerle hiç işi olmayan temiz çocuk Steve onun anaokulundan beri arkadaşı, onu bile bırakmıyor.

Abisi Motorcycle Boy dilden dile dolaşan bir efsane. Mahallenin bütün duvarlarında ismi yazıyor. Onu sevmeyen yok nerdeyse. Sadece mahallenin bekçisi diyebileceğimiz polis ona karşı tavır almış durumda. Zirvedeyken mahalleyi bırakıp gidiyor. California'ya gidiyor motoruyla, sonra bir anda geri dönüyor. Döndüğünde kardeşini bir çete kavgasında buluyor.Tıpkı kendisi gibi. Ve üstelik kardeşi ona söz vermişken.

Bu noktada olaylar gelişiyor demek isterdik, ama aslında pek olay yok. Film bu durumun çevresinde gelişiyor. Zaman çok önemli film için. Saatler ve takvimler filmin her sahnesınde gözükür. Zamanın çok hızlı geçtiği anlatılıyor. Bunun için bazı sahnelerde bulutların hızla geçtiği görülür. Filmin mekanlarından bilardo salonunun sahibi ( Tom Waits ) nin bir repliği şöyledir:

'Zaman o kadar tuhaftır ki; gençken,çocukken hiçbir önemi yoktur, sonra gün gelir kaç yazınız kaldığını sayarsınız geçmek bilmezken yine o zaman.. 35 lanet yazım kaldı.. Ne garip değil mi?..'

Zaman önemlidir. Motorcycle Boy henüz 21 yaşındadır, ama 5 yaşında ergenliğe başladığını söyler. Hiç 21 gibi durmaz, en az 25 gösterir. Zaman onun için hızla akıyor ve böyle olunca adapte olmakta zorlanıyor dünyaya.

Rusty James ise zamanı bekletmeye çalışıyor ama hep geç kalıyor. "İleride abim gibi olmak istiyorum" der ama abisi onun yaşında çoktan öyle olmuştur. Çete kavgasına gitmeden önce kız arkadaşıyla buluşma ayarlar, kavgaya geç kalır. Okula geç kalır,okuldan atılır. Okulda, işte sürekli gözü saattedir zaman hızla aksın diye bekler, ama zaten hızla akıyordur zaman bunun farkına varamaz.

Gitmek, kaçmak gibi kavramlar da önemli yer işgal eder filmde. Büyük erkek kardeş filme "gidip geri dönen" olarak başlar. Ama filmin ilk gideni o değildir. Bizim görmediğimiz, bu iki erkek kardeşin annesi, çocuklar 2 ve 6 yaşındayken evi terk etmiştir. O günden itibaren 3 erkek kalmışlardır. Ayyaş bir eski avukat baba, çete reisi büyük oğlu, ona özenen küçük oğlu. Gidebilmeyi ilk başaran Motorcycle Boy bu 3lüden ama dönüşü de gidişi gibi ani. Gitmeyi başarması onun annesine benzeyen yönü. Babası bunu defalarca dile getiriyor. Annensinden tek farkı onun geri dönmesi. Fakat annesi zengin bir film yapıcısıyla evlenirkenb o kendi ayakları üzerinde duruyor. Sonuçta," o sürgündeki bir kral gibi, herşeyi yapma yeteneği var ama ne yapacağına karar veremiyor". Babasının deyimiyle "yanlış zamanda yanlış yerde doğmuş". Gittiği yerde annesini görüyor, ama içinde kalan bir şey var okyanusa kadar gidememiş.Okyanusa varmak istiyor. Bunu kardeşi başarsın istiyor. Kardesi hep "onu takip ediyor" ama nedense hiç gitmeyi aklına koymuyor.

Filme adını veren siyam balıkları, akvaryumda gözüküyor hep.Siyah-Beyaz filmin tek renkli öğeleri. Motorcycle Boy sanki onlar gibi akvaryumda hissediyor kendini. Onun peşinde olan polis "birisinin seni sokaklardan alması gerekiyor" derken onun verdiği cevap " birisinin bu balıkları nehre bırakması gerekiyor" oluyor. Hızlı geçen zaman, ve akvaryum tadındaki şehirler ona hapisaneden farksız bir ortamda yaşadığı hissi veriyor. Kendini balıklarla özdeşleştiriyor. Bu balıkların bir özelliği akvaryuma ayna tutunca kendisini gördüğü zaman kendisiyle kavga edip kendini öldürmesidir. Rusty James de bu huyula balıklara benziyor. Bir sahnede polis arabasının camında kendi yansımasını görünce kendisine yani cama yumruk atıyor. Bu andan sonra zaten, yıllarca özendiği abisinin yaptığı ama onun hiç yapmayı aklının ucundan geçirmediği şeyi yapıp, motora atlayıp okyanusa doğru gidiyor. Bunu yapmadan önce balıkları da nehire atıyor.

Yaz yaz bitmez bir film. Hakkında ne desek boş. Muhakkak izlenmesi lazım. Hatta rutine bağlayıp senede 1 gün izleyip tekrar bir değerlendirme yapmak lazım. Zaten izlenen bir sinema filmi değil. Resmen ekrana bakıp okuma yapıyorsunuz. Bir sahneye bakıp onlarca şey aklınızdan geçiyor. Ne desem boş. İzlenmeli

Bu filmin kardeşi Outsiders. Onu da izlemek lazım, ama ben de izlemeliyim onu.

Coppola aşmış yönetmen, Rourke müthiş bir karizma, Lane çok güzel bir hatun, Hopper büyük oyuncu.

Hiç yorum yok: