Perşembe, Eylül 11

Ah nerede

Türk sinemasının en neşeli, en komik filmlerinden biridir "Ah nerede". Filmin oyuncu kadrosu yıldızlar topluluğu gibi. Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu başrollerde, o zamanlar pop müzikle uğraşmış, bana göre filmin en güzel kızı Nilgün Atılgan, kötü adam rollerini yıllarca başarıyla yerine getirmiş, insanların kafasında Köroğlu filmindeki Bolu Beyi rolüyle kaldığını tahmin ettiğim Hayati Hamzaoğlu ve onun filmde işlettiği kahvede her daim kumar oynayan Halit Akçatepe, Hababam Sınıfı'nın "bozum cahit" i Cengiz Nezir, isimlerini bu yazı vesilesiyle öğrendiğim, Tarık Akan'ın aynı anda ikisiyle birden çıktığı iki kız kardeş Aydan Adan ve Serpil Nur, anaç rollerine alışık olduğumuz fakat bu filmde daha farklı bir karakter olarak izleyeceğimiz Adile Naşit, kah babacan komiser, kah altın kalpli zengin olan Hulusi Kentmen ve bu filmde onun karısı rolünde izlediğimiz, Türk sinemasında sürekli olarak fedakar ve çilekeş anne rollerinde görmeye alışık olduğumuz amma ve lakin benim ismini yine bu yazı vesilesiyle öğrenip hayırlı bir iş yaptığımı bana düşündürten Şükriye Atav.
***
Film birçok açıdan konuşulmaya değer. Zengin bir aile, üç erkek çocuğunu İstanbul'a okumaya gönderip tez zamanda doktor, mühendis ve diğer hayırlı meslek erbabından olmasını beklerken işler, üstelik onlardan habersiz, pek de yolunda gitmemiş, evin büyük oğlu Tarık Akan babasının deyimiyle "evi kümese çevirmiş", Halip Akçatepe kumar masalarında vaktini ve parasını harcamış, Cengiz Nezir ise haliyle 70'li yıllar olduğundan siyasete bulaşmıştır. Dersler hak getire tabi... Filmde, bütün karakterlerin hayatını değiştiren olay her zamanki gibi Ferit rolündeki Tarık Akan'ın, Zehra rolündeki Gülşen Bubikoğlu ile tanışmasıdır. Ferit, Zehra'dan etkilenir, ona aşık olur ama bütün bu olaylar silsilesi filmde çok esprili bir dille anlatılmıştır.
***
Bir de bu filmde benim en çok dikkatimi çeken hadise, filmin ağır toplarının gerektiği yerde rolün hakkını vermeleri. Hayati Hamzaoğlu nargilesini içip parasını sayarken, kızkardeşi Adile Naşit'in eve erkek aldığı haberi üzerine silaha sarılıp kahveden fırlayışı, Tarık Akan'ın belki de en çok ona yakışan çapkın rolünü canlandırırken yaptığı kurlar, Hulusi Kentmen'in otoriter baba tiplemesi ile çocuklarına hakaret ederken kızarıp bozarması, Gülşen Bubikoğlu'nun yine Yeşilçam'da başka hiçbir aktriste göremediğim çetin ceviz tavırları, Şükriye Atav'ın çocuklarına olan sevgisi ve onları babalarına karşı kollayışı, Türk sinemasının en güzel kekeleyen karakteri Halit Akçatepe'nin kahvede babasını gördüğü an ki kekeleyişi filmin hep görülmeye değer sahneleri arasındadır. Ama benim en çok hoşuma giden sahne Hulusi Kentmen'in oğullarıyla olan dialoglarıdır. Eve, yanağında ruj lekesiyle gelen Tarık Akan, bunu soran Hulusi Kentmen'e "boyaya çarptım" yalanını da yine bu filmde uydurur. İşte o dialoglardan bir tanesi, Hulusi Kentmen ve anarşist evlat rolündeki Cengiz Nezir arasında geçmektedir:
***
HK - Allah cezanızı versin üçünüzün de!
TA - Ama babacım...
HK - Kes! Üçünüzün de ne bok olduğunu öğrendim! Biz orda okullarını okuyorlar, mekteplerini bitirecekler derken, siz burda zamparalık, kumarbazlık, siyaset peşinde koşun.. Bak hergelelere, bak itoğluitlere...
CN - Ama babacım, bizim de bir sözümüz olmasın mı ülke sorunları üzerine..?
HK - Bak bak baaaak... Ülke sorunları sana mı kalmış ulan?!
CN - Bizim de kafamız çalışıyor, biz de okuyoruz...
HK - Bok okuyorsunuz! Her foyanızı öğrendim. Sınıfta kalmaktan başınız dönmüş, türlü naneler yiyorsunuz! Önce dersinizi okuyun, adam olun, okulunuzu bitirin, eliniz ekmek tutsun, ondan sonra ne bok yiyecekseniz yiyin..! Size zerre kadar itimadım kalmadı, tek kuruş göndermem bundan sonra... Okuyacağınız da yok zaten. Yürüyün, yallaah!

Hiç yorum yok: