Bu kuru bir askerlik anısı değildir...
Günlerden 18 mart. Kışla hareketli. Çanakkale Savaşları olayın nedeni. Törenler, merasimler, konuşmalar bizi bekliyor. Ama hiç biri umrumuzda değil. Oldukça disiplini ve sert bir asker olan bölük komutanı gelecek ve yine korku-stres dolu dakikalar geçireceğiz.
O gerginliğin sebebidir ki, her sabah birbirimize gireriz. Çoğu zaman aleni şekilde girmeyiz birbirimize, çünkü her zaman bir nöbetçi astsubay geceyi bizle geçirir, sabah kalktığımızda bölükte olur. Ama bu sefer astsubay yoktu, sadece bir uzman çavuş vardı. Askerlerin "yarbay Bülent " dedikleri, askerle arası iyi olan, kendisini sevdiren ama bölük komutanının gözünden düşmemek için yeri geldiği zaman sinirlenen,askeri bölük komtanına şikayet etmekten geri kalmayan uzman çavuşumuz.Ama sonuçta o da bir uzman çavuş, o da bizim gibi asker olmuş öyle gelmiş o rütbeye. Yani en yüksek rütbe onda o sabah. Yani kimse didişmek için koğuşlara girmiyor. Herşey ortada. Didişmek dediğim de yanlış anlaşılmasın ciddi bir kavga yok çünkü ispiyon olabilir ve kavga büyük suçtur. Sadece bağırma, çağırma, kafa kafaya toslaşıp karşısındakinin kendisine ilk yumruğu atmasını sağlama. Amaç o ve o sabah herkes bunun için çok çalışıyordu.
Sinirler zaten gergin. Bu gayet doğal çünkü aylardır herkes orada. Kimse evini özlemiyor ama, aklında yok. Tek amaç günü gelenin zamanında oradan çıkması. Evi özlemek, aileyi hatırlamak kimsenin aklına gelmiyor.Hava da bir acayip. Bir güneş, bir yağmur. 2 saat içinde 4 kere mevsim değişti. Havanın dengesini bozulunca insanın dengesi bozulmaz mı? Bozuluyor iste.
Ama soğuk kıştan sonra artık sıcak gelen bir bahar sabahı olduğu kesın. İçimiz ısınıyor ara ara.
Yaşar Abi ile beraberim her zaman olduğu gibi. O da benim gibi KD. Az kişiyiz.. 80 kisilik bölükte 5 kişi. Ama birbirimize gayet sahip çıkıyoruz. Biz okuldan yeni mezun olduğumuz için, çocukça hareketlerin çok olduğu bu yer koymuyor bize. Ama Yaşar Abim, 30 yaşında evli. Evde onu bekleyen biri var. Konya'nın hatırı sayılı esnaflarından. İşi var. Biz kampüsten çıkıp gelenler için belki bir oyun bu ama ona hakikaten koyuyor.
Saat 9 olduğunda kışla iştima alanına gitmek için bölüğün önüne çıkıyoruz yavaş yavaş. O sırada müzik çalıyor bütün kışlada. 18 Mart olması nedeniyle herkes marşlar, kahramanlık türküleri dinlemeyi beklerken çalan şarkı Nilüfer'den "o da özlüyormuş benim bir tanem" sözlü şarkısı. Bizim için hiç bir anlam ifade etmiyor. Umrumuzda değil. Herkes törenden sonra Bülent Uzman, Bölük Komutanı'na ne rapor verecek, kimin canı yanacak onu bekliyor. Ve herkes biliyor ki kimse masum değil. Adı geçen asker, diskoya doğru yol alacak demektir. Çoğu da diskodan korkmuyor yeter ki 7 gün olsun askerlik uzamasının derdinde.
Bölükten yola çıkıyoruz Nilüfer eşliğinde. Üst devre her zaman en arkaya geçer. En önde alt devreler yürüyor. Çünkü bölük komutanı geldiği zaman en önde onlar görecek, üst devreler arkada saklanacak, tören sırasında makara bile yapabilecek öndekiler put gibi durmaya çalışırken. Ben de en öndeyim. "HERSEY VATAN İÇİN", "VATAN SANA CANIM FEDA" ve daha bir sürü yürüyüş kararıyla çıkıyoruz alana. O sıra Nilüfer şarkısı değişmiş. Biz gümbür gümbür bağırdığımız için duyamadık şarkı ne zaman bitti ne zaman yenisi başladı. Zaten askeri tabirle "kimin sikinde olur".
Toprak kokusu,ılık hava, ıslak yerler. Ve biz tören alanında komutanların gelmesini bekliyoruz. Bülent Uzman oturttu bizi. O sıra çalan şarkıyı duyduk.
"geceler boyu beklemek nedir onu bir de bana sor
çok özlemek ve sevmediğini bilmek
sonu gelmez acılarınla beraber"
Askerde ağlamayı unutan ben, bir anda tuhaf oldum. İyi ki en öndeyim diyorum. Gözlerim gittikçe yaşarıyor ama kimse görmüyor neyse ki. Ama dayanacak durum da yok her an boşalacak yaşlar. Bir de gıcık Nilüfer "erkekler ağlamaz" diyor hala. Ağlamamak için inat ediyorum, arkadan Bülent Uzman'ın sesi geliyor:
" Yarrak ağlamaz erkekler, ağlayın lan siz de adam gibi, ağlamayanı sikeyim"
Arkama dönüp bakıyorum. Yaşar Abi ağlıyor, bölüğün geri kalanı benim gibi ağladı ağlayacak pozisyonda. Demin birbirine girip, tehditler savuran 80 tane delikanlı ağladı ağlayacak. Günlerden 18 mart..
O gün bölük komutanı geldi, sonra gitti. Hiçbir vukuat olmadı. Niye olmadı kimse bilmiyor. Kimsenin canı yanmadı sanıyor komutanlar. 18 Mart yüzündenmiş. Orda olmayanlar öyle biliyorlar. Doğrudur.
Günlerden 18 mart. Kışla hareketli. Çanakkale Savaşları olayın nedeni. Törenler, merasimler, konuşmalar bizi bekliyor. Ama hiç biri umrumuzda değil. Oldukça disiplini ve sert bir asker olan bölük komutanı gelecek ve yine korku-stres dolu dakikalar geçireceğiz.
O gerginliğin sebebidir ki, her sabah birbirimize gireriz. Çoğu zaman aleni şekilde girmeyiz birbirimize, çünkü her zaman bir nöbetçi astsubay geceyi bizle geçirir, sabah kalktığımızda bölükte olur. Ama bu sefer astsubay yoktu, sadece bir uzman çavuş vardı. Askerlerin "yarbay Bülent " dedikleri, askerle arası iyi olan, kendisini sevdiren ama bölük komutanının gözünden düşmemek için yeri geldiği zaman sinirlenen,askeri bölük komtanına şikayet etmekten geri kalmayan uzman çavuşumuz.Ama sonuçta o da bir uzman çavuş, o da bizim gibi asker olmuş öyle gelmiş o rütbeye. Yani en yüksek rütbe onda o sabah. Yani kimse didişmek için koğuşlara girmiyor. Herşey ortada. Didişmek dediğim de yanlış anlaşılmasın ciddi bir kavga yok çünkü ispiyon olabilir ve kavga büyük suçtur. Sadece bağırma, çağırma, kafa kafaya toslaşıp karşısındakinin kendisine ilk yumruğu atmasını sağlama. Amaç o ve o sabah herkes bunun için çok çalışıyordu.
Sinirler zaten gergin. Bu gayet doğal çünkü aylardır herkes orada. Kimse evini özlemiyor ama, aklında yok. Tek amaç günü gelenin zamanında oradan çıkması. Evi özlemek, aileyi hatırlamak kimsenin aklına gelmiyor.Hava da bir acayip. Bir güneş, bir yağmur. 2 saat içinde 4 kere mevsim değişti. Havanın dengesini bozulunca insanın dengesi bozulmaz mı? Bozuluyor iste.
Ama soğuk kıştan sonra artık sıcak gelen bir bahar sabahı olduğu kesın. İçimiz ısınıyor ara ara.
Yaşar Abi ile beraberim her zaman olduğu gibi. O da benim gibi KD. Az kişiyiz.. 80 kisilik bölükte 5 kişi. Ama birbirimize gayet sahip çıkıyoruz. Biz okuldan yeni mezun olduğumuz için, çocukça hareketlerin çok olduğu bu yer koymuyor bize. Ama Yaşar Abim, 30 yaşında evli. Evde onu bekleyen biri var. Konya'nın hatırı sayılı esnaflarından. İşi var. Biz kampüsten çıkıp gelenler için belki bir oyun bu ama ona hakikaten koyuyor.
Saat 9 olduğunda kışla iştima alanına gitmek için bölüğün önüne çıkıyoruz yavaş yavaş. O sırada müzik çalıyor bütün kışlada. 18 Mart olması nedeniyle herkes marşlar, kahramanlık türküleri dinlemeyi beklerken çalan şarkı Nilüfer'den "o da özlüyormuş benim bir tanem" sözlü şarkısı. Bizim için hiç bir anlam ifade etmiyor. Umrumuzda değil. Herkes törenden sonra Bülent Uzman, Bölük Komutanı'na ne rapor verecek, kimin canı yanacak onu bekliyor. Ve herkes biliyor ki kimse masum değil. Adı geçen asker, diskoya doğru yol alacak demektir. Çoğu da diskodan korkmuyor yeter ki 7 gün olsun askerlik uzamasının derdinde.
Bölükten yola çıkıyoruz Nilüfer eşliğinde. Üst devre her zaman en arkaya geçer. En önde alt devreler yürüyor. Çünkü bölük komutanı geldiği zaman en önde onlar görecek, üst devreler arkada saklanacak, tören sırasında makara bile yapabilecek öndekiler put gibi durmaya çalışırken. Ben de en öndeyim. "HERSEY VATAN İÇİN", "VATAN SANA CANIM FEDA" ve daha bir sürü yürüyüş kararıyla çıkıyoruz alana. O sıra Nilüfer şarkısı değişmiş. Biz gümbür gümbür bağırdığımız için duyamadık şarkı ne zaman bitti ne zaman yenisi başladı. Zaten askeri tabirle "kimin sikinde olur".
Toprak kokusu,ılık hava, ıslak yerler. Ve biz tören alanında komutanların gelmesini bekliyoruz. Bülent Uzman oturttu bizi. O sıra çalan şarkıyı duyduk.
"geceler boyu beklemek nedir onu bir de bana sor
çok özlemek ve sevmediğini bilmek
sonu gelmez acılarınla beraber"
Askerde ağlamayı unutan ben, bir anda tuhaf oldum. İyi ki en öndeyim diyorum. Gözlerim gittikçe yaşarıyor ama kimse görmüyor neyse ki. Ama dayanacak durum da yok her an boşalacak yaşlar. Bir de gıcık Nilüfer "erkekler ağlamaz" diyor hala. Ağlamamak için inat ediyorum, arkadan Bülent Uzman'ın sesi geliyor:
" Yarrak ağlamaz erkekler, ağlayın lan siz de adam gibi, ağlamayanı sikeyim"
Arkama dönüp bakıyorum. Yaşar Abi ağlıyor, bölüğün geri kalanı benim gibi ağladı ağlayacak pozisyonda. Demin birbirine girip, tehditler savuran 80 tane delikanlı ağladı ağlayacak. Günlerden 18 mart..
O gün bölük komutanı geldi, sonra gitti. Hiçbir vukuat olmadı. Niye olmadı kimse bilmiyor. Kimsenin canı yanmadı sanıyor komutanlar. 18 Mart yüzündenmiş. Orda olmayanlar öyle biliyorlar. Doğrudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder