Bir ters kademesi, bir tecrübesi vardı. Geçen sene de bozuyordu ofsaytı ama Roberto Carlos artık eşşeğin bir tarafına su kaçırdı resmen. İleri geri çalışmasını beklemiyorum ama daha disiplinli ve konsantre oynamasını beklemek hakkım. İlk gol onun hediyesi. Maçtan sonra, FB TV'de yorumları dinliyordum, Turan hoca taraftarın altını çizdi, her zamankinden daha çok ihtiyacı var dedi Fenerbahçe'nin onlara. Fenerbahçe'nin neden taraftarına her zamankinden daha çok ihtiyacı olsun ki? Geçen senenin çeyrek finalisti, rakibi kim olursa olsun dişe diş oynayan, standart mücadele eden disiplinli bir takımdı geçen seneki Fenerbahçe. Gelinen noktada demekki işleyen tekere çomak girmiş bir şekilde, işler bozulmuş ve camia taraftarı desteğe çağırıyor. Zico'nun, ligdeki iniş ve tuhaf puan kayıpları yüzünden hala Anadolu deplasmanlarından altın değerinde 3 puanla dönmeyi başarı zanneden birileri tarafından ipi çekildi ve hatalar da böyle başladı bence. "Şampiyon olsak da gidecekti" dedi başkan, neye yarar benim inanmamam ama benim 10 yıldır bildiğim Aziz Yıldırım Galatasaray deplasmanından hasarsız çıkıp şampiyon olan takımın hocasını yollamazdı. İnanmıyorum... Maddi sebepler ne olursa olsun, ekonomisiyle bu kadar övünen yönetimin Zico'yu göndermesi hataydı, bunu kabul etmek zorundayız. Aragones ile avrupa şampiyonu olsak da hataydı.
***
Maça gelelim... Bu kadar kötü bir başlangıç çok uzun zamandır görmedim. Kimin ne oynadığı belli değil. Yığınla top kaybı, basit bireysel hatalar, ilk 20 dakika için 2-0, olabilecek en makul sonuçtu. Yönetimler biraz ileriyi düşünerek hareket etmeli transfer yaparlarken, Lugano ve Edu'dan birinin olmadığı zamanlarda çekilen sıkıntıları geçen seneden biliyoruz. Yabancı kontenjanını bu maçta taze sakatlanan Josico ile dolduracağına, Song'u almak çok mu zordu? Trabzonspor'un verdiği parayı mı veremedi Fenerbahçe? Edu'nun sakatlığının ne kadar süreceği belli değil, üstelik Lugano da şimdiye kadar oynadığı resmi maçların neredeyse hepsinde sarı kart gördü. Hayır madem bu iki genç adamı alternatif olarak görüyorsunuz, geçen sene, elinizde stepne olarak kullanabileceğiniz Önder de varken kiraya verseydiniz, onları iki as stoperin yokluğunda gözünüz arkada kalmadan sahaya sürebilecek gibi hazır tutmanın, maç eksikliklerini gidermenin yollarını arasaydınız.
Maça gelelim... Bu kadar kötü bir başlangıç çok uzun zamandır görmedim. Kimin ne oynadığı belli değil. Yığınla top kaybı, basit bireysel hatalar, ilk 20 dakika için 2-0, olabilecek en makul sonuçtu. Yönetimler biraz ileriyi düşünerek hareket etmeli transfer yaparlarken, Lugano ve Edu'dan birinin olmadığı zamanlarda çekilen sıkıntıları geçen seneden biliyoruz. Yabancı kontenjanını bu maçta taze sakatlanan Josico ile dolduracağına, Song'u almak çok mu zordu? Trabzonspor'un verdiği parayı mı veremedi Fenerbahçe? Edu'nun sakatlığının ne kadar süreceği belli değil, üstelik Lugano da şimdiye kadar oynadığı resmi maçların neredeyse hepsinde sarı kart gördü. Hayır madem bu iki genç adamı alternatif olarak görüyorsunuz, geçen sene, elinizde stepne olarak kullanabileceğiniz Önder de varken kiraya verseydiniz, onları iki as stoperin yokluğunda gözünüz arkada kalmadan sahaya sürebilecek gibi hazır tutmanın, maç eksikliklerini gidermenin yollarını arasaydınız.
***
2006 ve 2008 yazları en yeniden yapılanmaya başlanmayacak yazlardı. İki büyük turnuva, kimin ne kadar parlayacağının belli olmadığı bir transfer piyasası, sesiz sakin, mümkün mertebe oyuncu kaybetmeden geçirmek lazımdı. O sezonda da son güne sıkışan 4 transfer vardı hatırlarsak. Mali açıdan bu kadar üstün bir takımın hala futbol aklının olmamasını içime sindiremiyorum. Yenersiniz yenilirsiniz ama göstere göstere bu başarısızlığın zeminini hazırladı Fenerbahçe yönetimi. Evet bence de geçen seneki Fenerbahçe bu Porto'yu yenerdi. Ama işte dün yok futbolda, bugün var. 2-0'a duacı olduğum dakikalardan sonra şu maç 2-2 bitse kimsenin itirazı olmazdı sanırım, kimse Fenerbahçe haketmedi diyemezdi. Ama mevzu işlerin bu noktaya gelmemesiydi.
***
Maçı değerlendirecektim ama yazıdan kopuyorum, grup aritmetiği ile devam edeyim. Dinamo Kiev Arsenal ile berabere kaldığına göre, her ne kadar yüzeysel bir yorum olacak olsa da demek ki çantada keklik değil. 13 gün içinde artık bu takım ne kadar toparlanabilirse, o şekilde çıkacak maça. Geçen sene harika bir grup performansından sonra bile, son maçta olmadık bir puan kaybı ve PSV'nin galibiyeti ile gruptan çıkamazdık. Bu yıl bu mağlubiyet ve görünen tablo ile gruptan çıkma şansımızı çok az görüyorum.
***
Roberto Carlos'la başladım, Selçuk'la bitireyim. Öyle veya böyle 6. senesi. Bu adam nasıl 6 sene kaldı bu takımda bilmiyorum. Geride kalan 5 yılın 3'ünü şampiyon bitirmiş, kalan iki yıldan birinde 34.haftaya lider girip son maçta şampiyonluğu kaybetmiş, diğerine yine şampiyonluk şansını sürdürerek girmiş, yerel platformda hep başa güreşen bir takım Fenerbahçe. Avrupa kupalarında ise bu süreçte Daum'lu saman alevi galibiyet dönemlerinin ardından Zico ile ezilmeyen, dik duran, maç kazanan bir takım olabilmiş, ve en nihayetinde geçen sene de çeyrek final oynanmış. Sevinçte üzüntüde, hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde hep Selçuk vardı. Vardı olmasına da, insan performansının üzerine bir tuğla koyamaz mı kardeşim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder