Perşembe, Şubat 19

Emre Aşık Hakkında

Resimdekilerin hiçbiri şu an oynamıyor, çoğu teknik direktör, ayaktakiler soldan dördüncü şahıs dün gece Uefa Kupası maçı oynadı.


Daha önce kafamda vardı Emre Aşık hakkında birşeyler karalamak. Birkaç zaman önce Aceto değinmişti. Türkiye'nin son 15 yılda futbolda yaşadığı bütün başarılarda yer aldı. Tek eksiği Uefa Kupası belki de. İstanbul'un şampiyonluk görmüş üç büyüğünde de forma giydi. Milli formanın tapulu sahibi değildi ama düzenli olarak giydi. Yakışıklıydı, karizmatikti. Türkiye'nin en güzel kadınlarından biriyle uzun süre ilişki yaşadı. Herkesin haberini beklediği futbolcu-manken evliliği beklenmedik şekilde gerçekleşmedi. Spor basını kadar magazin basını da takip etti 10 sene boyunca.

Üç büyüklerde oynamasına rağmen, hem de stoper gibi sert bir mevkide görev yapmasına rağmen, hiçbir zaman rakip takım taraftarının en nefret ettiği futbolcu olmadı. Öyle ki Hasan Kabze'nin gollerini attığı maçın öncesinde Beşiktaş kapalısı onu tribüne çağırmıştı. 1 kez Fenerbahçe'de, 2 kez Galatasaray'da şampiyonluk yaşadı.

Türkiye'nin en marka futbolcusu da olabilirdi en nefret edileni de. İkisi de olmadı.

Emre Balıkesirspor'da göze girdi. Orada bir sezon oynadı. Yetti ona. İlk milli takıma çağıran Fatih Terim oldu. 1992 senesinde Ümit Milli Takım'da İtalya'ya karşı oynanan hazırlık maçında kampa davet edildi. Maçta oynamadı. Gümbür gümbür gelen, Türk halkını heyecanlara sevkeden genç milli takımlartıbnda görev yaptı. O yıl Balıkesirspor'a transfer oldu. 1992-93 sezonunu Ege'de geçirdi. İstanbul'un gözdesi oldu. O sezon şampiyon olan Galatasaray'a imza attı önce. Sonra Fenerbahçe kaçırdı, onlara attı imzayı. Emre'nin anlattığına göre Adnan Polat istese federasyona başvurup onun futbol oynamasını yasaklayabilirmiş. Ama gençlğine vermiş, yapmamış. Hakikaten gençti zaten. Daha 20 yaşına girmeden İstanbul'u peşinde koşturuyordu. Fatih Sultan Mehmet örneği veren babalara gider yapabilirdi. "O 21 yaşında fethetti ben 20 yaşındaydım"

O sezon şampiyon olan Galatasaray'ın teknik direktötü Feldkamp'tı. Feldkamp bir daha Galatasaray'a geldiğinde ilk işi onu yollamak oldu. Geçen sezonu ilk defa İstanbul dışında, Ankaraspor'da geçirdi. Belki de o yılların intikamını almak istedi Kalli. Ben basında olsaydım böyle bir asparagas yazardım. Ya tutarsa diyerek. Yoksa Bouzid'i Emre'ye tercih etmek çok akıllıca bir seçim değil.

Fenerbahçe yıllarından devam edelim. Fenerbahçe'de ilk resmi maçı Trabzonspor ile oynanan bir Başbakanlık Kupası maçı. İlk maçında gol atan, kupa kazandıran, 20 yaşındaki bir futbolcu. Böyle hikaye çoktur, ama bunu yapan stoper yoktur herhalde. 22 maç oynadı o sezon. Fenerbahçe savunmasının vazgeçilmezi oldu. Uche ve Müjdat gibi Fenerbahçe tarihine geçen futbolcularla berber oynadı. Tabi bir de Wagenhaus. Emre Aşık'ın belki de yerini sağlamlaştırdığı maç Galatasaray'a karşı oynadığı 93 yılındaki maçtı. Şimdik MHK Başkanı Oğuz Sarvan'ın piç ettiği maçta Hakan Şükür'e nefes aldırmamıştı. Hatta maçtan sonra çıkan bir gazetede çok iyi hatırladığım bir karikatür vardı. Hakan Şükür ayaklarını uzatmış televizyon izliyor. Arkasında ise Emre Aşık. Kral "olm git hadi ya maç bitti" diyor. O ise " olmaz hocamın verdiği görevi eksiksiz yapmam lazım" diyerek cevap veriyor. Yıllar sonra Hakan uzatmış ayaklarını TV seyerdiyor, hatta ekranlarda yorumculuk yapıyor, Emre ise hocasının verdiği görevi yapıyor hala.

O sezonun en önemli Galatasaray-Fenerbahçe maçı mart ayında Ali Sami Yen'de oynandı. Emre Aşık maçın ilk yarısı bitmeden oyundan alınmıştı. Yerine giren Kemalettin golünü attı. Ama Hakan Şükür çok boşta kaldı. Wagenhaus'un bir Emre Aşık olmadığı 87.dakikada ortaya çıktı. Kral, Emre olmayınca rahatladı ve direk dibinden galibiyeti getiren golü Engin'in koruduğu kaleye attı. Galatasaray'ın 1 puan farkla şampiyon olduğunu hatırlatırsak o golün değeri daha iyi anlaşılır.

1994-95 sezonunda da takımda banko oynadı. 1995-96'da ise Parreira onu fazla düşünmedi. İlker-Uche-Högh-Tayfun(Erol) geri dörtlüsüne, sıkışıldığı zaman girebildi. Sezon sonu şampiyonluk yaşadı. Haziranda Euro 96'ya gidemedi. oysa elemelerde çok kritik maçlarda görev yapmıştı. İsveç'e çok önemli bir gol atmıştı. Ama kulübünde oynamadığı için belki de İngiltere yolunu tutamadı. Terim onun yerine Karabükspor'dan Vedat'ı çıkarmıştı. O yaz Fenerbahçe'den de ayrıldı. Oğuz-Aykut ile beraber İstanbulspor'un yolunu tuttu. Bir proje takımı haline gelen "boğalar"da beklenen olmadı. 4 sene İstanbulspor'da oynadı. 1996-2000 yılında o sarı-siyahlı formayı giyerken Galatasaray futbol tarihimizin en somut başarısını elde ediyordu. Emre'nin dahil olmadığı tek başarımızda, Emre en gözden uzak dönemini yaşıyordu. 1999-2000'de proje takımı tarihinin en zor anlarını yaşadı. Büyük yıldızlar zaman içinde kulübü terketmişti. Cem Uzan'nın bir Ankaragücü mağlubiyetinden sonra yaptığı konuşma etkiliydi bunda. Aykut Kocaman takımda kalmıştı. Emre de. Ama takım küme düşmek üzereydi. Çekiştikleri Altay 4 gün sonra UEFA Finali'ne çıkacak olan Galatasaray'ı İzmir'de 1-0 yenmişti. Aynı hafta İstanbulspor, Adanaspor'u 3-2 yendi. 3 golü de stoper Emre Aşık attı. İki kere yenik duruma düşen takımını iki kere beraberliğe taşımış son dakikada attığı golle 3 puanı getirdi. Ve hiçbiri de kafayla değildi o gollerin. Emre bir santrfor gibiydi o gün. Bir hafta sonra Uefa Şampiyonu Galatasaray ile karşılaştılar. Maç 1-1 bitti. İstanbulspor ligde kaldı, Altay küme düştü.

2000-2001 senesinde İstanbulspor formasıyla son maçını oynadığı Galatasaray'a geldi. Capone (Fatih), Bülent,Popescu,Hakan Ünsal dörtlüsünün arkasında yedek bekledi. Yine de Lucescu onu beğendi. Birçok maçta oynadı, hazır tuttu kendini. Eski takımı İstanbulspor'a karşı, eski stadı Kadıköy'de 5-3 biten ve efsane olan maçta 90 dakika oynadı mesela. Veya Sami Yen'de eksiklerin çok olduğu maçta Beşiktaş'ı 2-0 yenerken Galatasaray, o Ahmet Dursun ve Pascal Nouma'ya nefes aldırmıyordu. 6 Mayıs'ta şampiyonu belirleyen maçta Galatasaray 2-1 yenikken, müthiş bir baskı kurmuşken, Lucescu Bülent'i çıkarıp onu koyuyordu oyuna. Belki de gol beklyordu Emre'den o uzun boyuyla. 2001-2002 sezonunda Luce yine Popescu-Bülent ile başladı. Ama kısa bir süre sonra Popescu Galatasaray'dan ayrılıp Lecce yolunu tuttu. Transfer yapacak zamanı ve parası olmayan Galatasaray tandemi Emre-Bülent ikilisine emanet etti. Bütün Galatasaralılar korkuyordu bu ikiliden. Ligde 27 maçta oynadı Emre. Şampiyonlar Ligi'nde Roma-Barcelona-Liverpool grubunda yaşanılan heyecanda başrolü oynadı. Roma Olimpiyat Stadı'nda Galatasaraylı futbolculara saldıran polisi dövdü. Uzun süre mahkemesi devam etti. Rakip tribünler "İtalyan Polisine Uzanan Eller Kırılsın" pankartını açtı. O yaz Dünya Kupası'na gitti. Puna alamadan geldiğimiz şampiyonada o yoktu, üçüncü olduğumuz turnuvada o vardı.

2002-2003 kritik bir sezon. C.Brugges-Galatasaray maçı kritik bir maç. Fatih Terim'in gencecik bir çocukken forma verdiği Emre Aşık yıllar sonra hocasıyla buluştu. Ama beklenen kimya uyuşması gerçekleşmedi. Auta gidiyor diye bıraktığı top köşe bayrağının direğine çarpıp oyun alanına geri dönünce, ve akabinde Galatasaray kalesine girince Emre'nin ipini çekti İmparator. O da yedek kalmak istemedi ve Beşiktaş'a gitti. Bir kez daha şampiyon olan takımın yolunu tutuyordu.

Lucescu'nun yönetiminde Zago-Ronaldo ile arka üçlüyü oluşturudular. Önlerindeki Giunti-Tayfur efsane ikilisiyle birleşince Türkiye Ligleri'nin en muhteşem ilk yarısını yaşamışlardı. Akabinde en büyük çöküşü gördüler. 11 puan farktan şampiyonluğu ve hatta şampiyonlar Ligi vizesini verdiler.

Karieyeri yine düşüşe geçti. 1.5 sezon boyunca Beşiktaş'ta oynadığı maç iki elin parmaklarını geçmedi. Nobre'ye eliyle yaptğı hareket gündemden düşmedi ama. Birkaç maç sonrasında kadro dışı kaldı. Galatasaray devre arasında onu aldı. Ben ve benim gibi birçok kişi şunu düşünmüştür bundan 3 sene evvel. "Emre bu sezon bize katkıda bulunur. Şampiyon oluruz, sonra futbolu bırakır veya Anadolu'da oynar gider."

Cümlenin yarısını tutturduk. Song-Tomas arkasında sağlam bir yedek olarak katkıda bulundu. Şampiyonluk son maçta geldi. Denizli'den gol haberi gelince Emre Aşık kulübeden sahanın içine fırladı.

2006-07'de yine Galatasaray, 2007-2008 kiralık olarak Ankaraspor'da. Peki kariyer düşüşte mi? Kesinlikle değil. Euro 2008'in yarı final oynayan kadrosunda o da var. Semih'in Hırvatistan'a attığı golü herkes hatırlıyor. O golden önce bir Emre Aşık klasiğini gördük. Rüştü'nün havalandırdığı topa 3 Hırvat'ın üstüne çıkarak kafa vurmaya çalışan Emre Aşık..10 saniye sonra herkes birilerinin üstünde bütün ülkede.

Kulüp takımlarındaki performansıyla milli takımın yolunu tutan Emre, bu sefer milli takımda Avrupa üçüncüsü olunca tekrar Galatasaray'a döndü. Bu sezona yine yedekte başladı. Meira-Servet önündeydi. Bu sezon belki onun kariyer özetidir. Kimsenin vaz geçemediği, ama hiçbir zaman da yok sayamadığı bir futbolcu. Benfica'ya gol atar, üç gün sonra Kadıköy'de kendi kalesine atar. Yaptığı çirkeflikler bile çok ustacadır. Hakkını vererek yaparak. Belinzona maçında İsviçreli bir futbolcu kırmızı görmüştü topsuz alanda. Herkes emindi o pozisyonun baş rolünde Emre Aşık olduğunu. Dünkü maçta da Bordeuxlu bir futbolcuya yaptığı ense hareketi ile bütün bu yılları gözümün önüne getirdi. Kahkaha attım o anda, o önemli dakikalar oynanırken.

Çok iyi stoper dersiniz, sizi rezil eder, işe yaramaz dersiniz, ihtiyacınız olur muhteşem oynar. Ne olursa olsun şu bir gerçektir. Her zaman göreve hazırdır, her zaman formanın hakkını vermeye çalışır. Ve böyle devam ederse 2014 yılında düzenlenecek dünya kupasına 41 yaşında katılırsa şaşırmayacağız. Şaka bir yana, öyle bir şey olursa kadro açıklandığında kimse "oha Emre 41 yaşında hala takımda" diyip şaşırmayacak. Çünkü herkes en zor zamanda ona güvenileceğini biliyor. Ama bir o kadar da tedirgin olunacak. Takımın kaptanı Arda Turan olur ama ona pazuband verilmez. Pazuband falan hikaye, senelerdir hakettiği değeri pek almamıştır zaten.

2 yorum:

Şen Şef dedi ki...

Eline sağlık. Güzel topanlamışsın hakikaten.

Adsız dedi ki...

Çok güzel yazmışsın eline sağlık.