Mesut Özil tercihini yaptı. Beklediğimiz oldu aslında. Fakat bu ülke, onun ulemaları bunu beklemiyordu. Aslında istiyordu böyle bir kararı. Mesut'u, herhangi birini vatan haini yaparak kendilerini çok vatansever göstermek en sevdikleri iş. O yüzden istedikleri, bu kararı beklemiyor gözükmek oyunun bir parçası.
Almanya'da doğan, Almanca konuşan, Alman takımında oynayan bir futbolcunun Alman milli takımını seçmesini beklemiyordu spor kamuoyu. Bu hafta sonu, pazar akşamı Aragones'e, Skibbe'ye giydirmekten zaman kalırsa Mesut'a da bir çift laf söylenecek. Zaman yetmezse hafta içi milli maç gündemi olacak o zaman geçirirler. Kaçarı yok.
Bu milli takım olayını milliyetçi-vatansever duygulara bağlamak zaten çok saçma geliyor bana. Milli takıma zaten kulüpçülük sokulmuş , doğruya doğru biz de nasibimizi aldık o akımdan, ondan sonra biri çıkıyor Alman milli takımını seçiyor kafayı yiyoruz.
Bu iş biraz "bizim çocuklar" işi. Zaten futbolun özü de o değil mi?. Mahallenin en yakışıklı abileriyle büyüyen çocuklar onlar gibi olur. Semtin insanları sahiplenir. Semt takımları o yüzden her futbolsevere sempatik gelir.
Bu milli takım da bunun daha geniş boyutu aslında. Yüzölçümü çok geniş bir semt. Mesut bu semte en son ne zaman uğramış. Ay-Yıldızlı formayı giyse, İnönü'de maça çıksa tribünler "Mesut buraya" diye bağırsa Mesut ne yapacak? Yeni gelen yabancı topçu gibi arkadaşlarına soracak, onlar anlatacak, anlamayacak belki, bu sefer tribünler "Tuncay, Mesut'u buraya getir" diyecek.
Marco, Mehmet olunca kıyamet koptu. Oysa Marco zaten Mehmet olmuştu önceden. En sevdiği yemek hamsi tava olan bir adamdan bahsediyoruz. Mesut herhalde Bavyera Usulü yemekler yiyordur. Afiyet şeker olsun, lafımız yok. Marco, Bağdat Caddesi'nde defalarca karşıma çıktı. Fenerbahçeli arkadaşlarım onla fotoğraf çektirdi, forma imzaladı. Muhabbetler edildi yarı yamalak Türkçe sayesinde. Bizim mahallede geziyordu işte Marco. Mahallenin çocuğuydu.
Mesut Özil'i hiç buralarda gördünüz mü? Belki küçükken yazları babasının köyüne gelmiştir. Futbolu sivrilmese hiç tanımyacaktık. İşimize yaramayacaktı çünkü. Ama Marco milli takıma 5 sene sonra girdi. Bizden biriydi. Milli olsun diye beklemedik. Milli takım düzeyinde olmasaydı bile bu ülkede ekmek yemeye devam ederken Mehmet olacaktı. Mesela Roman Kratochvil, ya da İbrahima Yattara veya Youla. Bunlar milli takımda oynamıyor belki ama Mesut'tan daha çok yakışırlar o takıma.
Yakışmak denince yanlış anlaşılmasın, Mesut bu kutsal formaya yakışmıyor terbiyesizliği değil. Bir yabancılık olacak. O da biz de yadırgardık. Tıpkı Mustafa İzzet gibi.
İşin bir de kariyer boyutu vardır. O beni ilgilendirmiyor. Ama bir insanı kariyerini düşündüğü için suçlayamazsanız. Green Kart almak için binbir takla atan bir milletin çocukları, "yaşanmaz lan bu memlekette, gideceğim Avrupa'ya" lafını önsöz belleyen insanlar Mesut'a bu tercihi için kızamazlar. Öyle bir hak kimsede yok, ama bu cemaate hiç yoktur.
İnşallah Mesut başarılı olur. Bu sene geçekleşmeyen final ilerleyen yıllarda gerçekleşir belki. Mesutla rakip oluruz. Öylesi daha güzel olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder