Pazartesi, Şubat 16

Pazar Maçına İki Bakış


Pazar günü oynanan Beşiktaş-Trabzonspor maçı hakkında Can birşeyler karalamış. Bloga hızlı girdi. Daha önce de dediğim gibi bizim kadar fanatik değildir, daha aklı selim düşünür. Peralta Selçuk Yula, ben Ömer Ural Kükner tarzındayzsak Can, Vedat Okyar'dır. Önce onun maça bakışı ardından benim düşüncelerim.


Bu satırları yazarken bu bloga yollayacağım ikinci yazı olması dolayısıyla yazmaya yine heyecanla başlıyorum. Zaten bir şeyi tatlı bir heyecanla yapmazsan değeri kalmaz.
16 Şubat 2009, Pazartesi.

Ligin beşinci sırasındaki Beşiktaş ile uzun bir aradan sonra iyi oyununu sezona yayabilen ve zirve yarışından kopmayan, hatta en iddialı takımlardan biri olan Trabzonspor dün akşam Beşiktaş İnönü Stadyumu’nda karşılaştılar. Maç öncesi farklı yorumlar vardı; sahaya çıkacak kadrolara göre mantık yürütülüyordu ancak tabi ki maç sonuncunda ne olacağı oyunun gidişatına bağlıydı.
Kalede Rüştü Reçber; defansta İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Tomas Sivok ve İbrahim Üzülmez; ortasahada Serdar Özkan, Edouard Cisse, Fabian Ernst, Rodrigo Tello; forvet arkasında Yusuf Şimşek ve de ileri uçta Mert Nobre ile çıktı Beşiktaş sahaya.
Trabzonspor da kazanan kadroyu bozmadan kalede Tony Sylva; defansta Tayfun Cora, Rigobert Song, Egemen Korkmaz, Hrvoje Cale; ortasahada Selçuk İnan, Hüseyin Cimşir, Gustavo Colman ve forvette İbrahima Yattara, Gökhan Ünal ve Umut Bulut on biriyle çıktı sahaya.
Hakemler kontrolleri yaptı, orta hakem düdüğü çaldı ve maç başladı. Sahada bir Beşiktaş baskısı var, o nasıl bir oyun? Trabzonspor sahasından zor çıkıyor, Yattara sağdan götürüyor, önünde bir Deli İbo. İbrahim ya ayağından söküp alıyor topu, ya da araya giriyor ve faul yaptırıyor kendine. Bir pozisyonda ayağından kaçırdı topu, veya Yattara kaptı ve Gökhan Ünal’ı gördü, o pozisyonda da ofsayt vardı. Soldan da geldi birkaç kere Trabzonspor ama orada da fazla etkili olamadı genelde.
Buna karşılık, sürekli pas yapan, verkaçlarla kanatlara inmeye çalışan bir Beşiktaş vardı sahada. Ama gel gör ki, ortasaha o kadar kalabalıktı ki herkes topla oynamak istiyor, takıma yararlı olmak istiyordu. Hal böyle olunca da trafik sıkıştı ve ortasaha mücadelesine döndü oyun. Kanada aktarılabilen ender toplar da ya orta olup kaleci Sylva’nın ellerinde eridi ya da Song ve Egemen tarafından uzaklaştırıldı. Bir kısmı ise köşe atışıyla değerlendiril(eme)di. Böyle devam eden oyun içinde Trabzonspor ortadan geldi ve Cale’nin güzel ara pasıyla buluşan Gökhan Ünal kaleciyle karşı karşıya pozisyonda golünü attı, işi de buydu zaten.
İlk yarı boyunca göze batanlar kaleci Sylva ve Song’du benim adıma ama tabi ki takım olarak da güzel savunma yaptı Trabzonspor. Beşiktaş adına ise Fabian Ernst ataklara katıldı, kaptırılan topların peşinde koşturdu, ya kaptı ya da arkadaşlarının kapmasına yardımcı oldu ve bunu çok az faul yaparak başardı. İbrahim Üzülmez bir anka kuşu gibi küllerinden doğru adeta, ileri geri çalıştı durdu. Mert Nobre yine sezon başındaki yararsız kimliğine döndü, faul yapmadan ya da elle oynamadan top kontrol edemeyen, bir işe yaramayan bir görüntü çizdi. Bu oyun yapısı ise en çok Yusuf Şimşek’in zararına oldu, ayağında yeterince top tutamadı, herkes top oynama isteğinde olduğu için pek kimse kaçmadı ve doğal olarak da ara paslarını etkili kullanamadı. Saymadığım iki kişi var, biri Serdar Özkan. Serdar Özkan artık bu maçların adamı olmadığını gösterdi. Bu tür önemli maçlarda istikrarsız oyuncuları oynatmak yanlış bir şey bence, iki üç hareketi üst üste yapamıyor bu çocuk. Fiziksel olarak da mücadele adına bir şey katamıyor ve çoğu maçta devre arasında yerine biri giriyor ve takımın çehresi değişiyor. Saymadığım diğer kişi ise Edouardo Cisse, onu ben değil, spiker bile pek saymadı, diyecek pek bir şey yok başka.
İkinci yarıya değişiklikle başladı iki takım da. Beşiktaş iki etkisiz oyuncu Serdar Özkan ve Yusuf Şimşek yerine Bobo ve Matias Delgado girdi. Trabzonspor’da da sarı kartı bulunan Umut Bulut yerine Alanzinho girdi. Sanırım bu değişikliklerden Beşiktaş’ın yaptıkları daha olumlu oldu çünkü ikinci yarıda daha çok saldıran bir Beşiktaş, daha çok kapanan bir Trabzonspor vardı. Bu da normaldi tabi ki, galibiyet liderlik demekken ve beraberlik de yararken risk almaya pek gerek yoktu. Bunun yanında Beşiktaş’a ne beraberlik ne mağlubiyet yarıyordu, doğal olarak saldırdı ama sezonun ilk yarısında Süper Lig’in en çok köşe vuruşu kullanan takımı olan Beşiktaş köşe vuruşlarına devam ediyordu. Arada da Trabzonspor pek tehlikeli olamayan ataklar gerçekleştiriyordu. Derken, Beşiktaş’ta bir çözünme başladı, Mustafa Denizli’nin müdahele etmesi gerekiyordu, köşe vuruşundan Bobo’nun golü geldi ve her şey unutuldu. Seksen yedinci dakikada Erkan Zengin formasını giymeye başladı, o dakikadan sonra girse ne fark yaratacaktı bu gurbetçi futbolcu, bilemedim. Ama son dakikalarda attığı bir deparla aklıma kazındı. İnşallah yanılmıyorumdur, yeni bir Kaan Dobra kazanmıştır Beşiktaş.
Maçta görüldü ki, Fabian Ernst tam isabet bir transferdir. Mustafa Denizli’nin Afrikalı olmasın, illa bu olsun ısrarının haklı olduğu görülmüştür. Gerek atağa katılması, gerek top rakipteyken kurduğu baskı ve adam takibi, yerek hücumda dönen topları toplama özelliği ile faydalı olacağı açıktır. İnşallah kendine iyi bakar da sakatlanmaz ve uzun süre istikrarlı olarak forma giyer. Bu arada takıma hala alışamadığı da görülmüştür bü kel arkadaiın, az daha atakların kesilmesin mal oluıyordu bunlar. Tabi çözülmeyecek bir sorun değil bu, umudum ileride daha iyi olması.
İbrahim Üzülmez’den bir kere daha bahsetmem lazım, ’2000 yılında İnönü’deki Barcelona maçını hatırlatan bir görüntü çizmiştir, hele ikinci yarıda üst üste üç adam geçip soldan ceza sahasına girmesi ama klasik olarak topu ayağından açıp auta çıkması da güzel bir enstantenedir.
Bu maçın ardından Beşiktaş elindeki avantajını kullanamadı ancak gelecek için umutlar verdi. Gönlü zengin Beşiktaş seyircisi için, takım en azından futbola doyurdu, gole ve kupalara doyuracağı günler de yakındır umarım.


* * * * * *


Görünen köy kılavuz istemez. Hemen hemen herkes aynı şeyleri diyecektir. Beşiktaş'ın baskısı, Trabzonspor'un kapanışı. Olayın özu bu. Mustafa Denizli bu takıma giderek oyununu, kafasındakileri kabul ettiriyor ama bunlar yaşanırken puan kayıpları da artıyor. Yerine geldiği Ertuğrul Sağlam, Sivas'a çelme taktı aynı hafta. Acaba Ertuğrul kalsa mıydı? diye sormadan edilemeiyor. Ama herkesin malumu Beşiktaş'ın problemi saha kenarında değil. Dün yapılan mali kurulda borçların kime olduğuna bakılırsa sorunun kaynağı bulunur.

Biz yine zevkli geçen maça dönelim. Beşiktaş savunması herşeye rağmen hala evlere şenlik. Bütün bir seszon eleştirilen sol bek Cale, tek topla o defansı dağıttı. Gökhan affetmedi. Skor avantajına ulaşmak çok önemliydi. İki hafta önce Kadıköy'de daha iyi oynamışlardı. Fenerbahçe için de daha iyi oynadı demiştik. Tıpkı dünkü Beşiktaş gibi. Acaba Trabzonspor bu oyun tarzıyla şampiyonluk rakiplerine umut verip gereksiz havalanmalarına mı sebep oluyor bilemiyoruz. Gerçi iki maçta da puanlar paylaşıldı.

Fabian Ernst dün çok iyidi. Alman milli takımında oynayan bir adamdan bunu beklemek normal aslında. Ama uzun zamandır geşen her yabancıdan verim alamayan Beşiktaş, bu sefer "oh" çekti. Bence Delgado'nun dönüşü daha önemli. Gerek Lincoln gerek Alex'den daha faydalı olacağını düşündüğüm ama bir türlü bekleneni veremeyen "kaptan" bu sefer Yusuf transfer edilince işin zora girdiğini anladı galiba. Orta alanda daha çok koştu, etkili ortalar yaptı. Devamı gelirse güzel olacak. İbrahim için aynı şeyleri düşünmemekle beraber eleştirmeye de gerek duymuyorum. 30'lu yaşlarında olan bir futbolcuya hala kafasını kaldırmayıp sıfıra inip auta çıktığı için kızamayız, onu böyle kabullenmeliyiz.

Trabzonspor'a gelirsek, Alanzinho bekleneni veremedi. Yattara hiç veremedi. Cale ve Colman iyiydi. Cale sadece asist yapmakla kalmadı, Beşiktaş'ın sağ tarafına iyi direndi.

Erkan Zengin değişikliği gereksizdi. Can'ın Kaan Dobra benzetmesi ve Umut Sarıkaya göndermesi enfes ama orada Kaan Dobra şampiyonluğun en kritik virajında, en kritik dakikalarda oyuna girmiyordu. Erkan Zengin'in girişi Beşiktaş'a hiçbir şey katmadı. Üstelik çıkan oyuncu son dakikalarda yapacağı bir orta veya çekeceği bir şutla oyunu değiştirebilecek Tello'ydu.

Sonuçta puanlar paylaşıldı. Biz maçı izledik, sizlerle paylaştık. Şimdi Karşıyaka-Kasımpaşa maçına dönmem lazım. Heyecan devam ediyor.

Hiç yorum yok: