Pazartesi, Şubat 23

Galatasaray 2-5 Kocaelispor


Maçın son düdüğü çaldığından andan itibaren daha 24 saat geçmedi. Ama Galatasaray'ın maçtan önceki durumu ile şu anki durumu arasında dağlar kadar fark var. Sadece bu sezonun değil belki de 2-3 yıllık periyotun kırılma noktası. Galatasaray tarihinin bu dönemi yazılırken Taner'den önce ve Taner'den sonra diye ikiye ayırmak büyük olasılık.
Bu satırlar yazılırken Galatasaray'da beklenen gelişmeler yaşanıyor. Herr Skibbe bir Galatasaray geleneğinin yıkılmasına yol açan ayrılışını açıkladı. Bu konuya değiniriz. Biz düne dönelim, çıplak gözle izlediğimiz maçı yazma geleneğimizi devam ettirelim.
Maç öncesi kafalarda Bordeux maçı vardı. Konuşulan tüm mevzular o maçla ilgiliydi. Store'de en çok hediye biletler soruldu, karaborsacılar en çok Bordeux maçına fiyat verdi, muhabbetlerde Taner Gülleri'nin adı maçtan önce Gourcuff kadar geçmedi. Taraftarın aklının Bordeux maçında olması kadar normal birşey yok zaten. Maçın başlamasına 15 dakika kala stada girdiğimiz zaman Skibbe'nin de aklının perşembede olduğu ortaya çıktı. Sahaya sürülen kadro bunun kanıtıydı.
Kadroyu analiz etmeye ne gücüm ne bilgim yeter. Nerden tutsam elinde kalıyor çünkü. 3'lü defansmış çift forvetmiş bunlar önemli değil. Hoca birşeyler düşünmüş demek ki. Anlam veremediğim tek nokta Altay, Malatyaspor maçlarına as kadroyla çıkan bir takımın niye lig maçına yedek kadroyla çıktığı. Amaç Bordeux maçına sakat vermemek ise 11 oynayan 2 futbolcunun sakatlanmasıyla (rutin bir gelişme olarak) bunun pek tutmadığını söylemek gereksiz.
Belki de Skibbe'ye karşı olanların sıkça söylediği " bu takımı değil Skibbe 15 yaşındaki çocuk çalıştırsa takım kazanır" lafını belli ki Skibbe de düşünmüş. "Ben hangi kadroyu çıkarırsam çıkarayım ligin dibindeki takımı yeneriz." Aslında istenildiği gibi başladı da. Topal'ın golü geldi. O an aklıma maçtan bir gün önce bir arkadaşımla konuştuğum konu geldi. Büyük takım kendi evinde öne geçtiği maçı kaybetmemeli. 2 sene evvelki Konyaspor maçı, 4 sezon önceki Gençlerbirliği maçı akla gelen maçlar oldu Topal gol atınca. Çünkü gole rağmen umut veren bir oyun yoktu. Buna rağmen ilk yarı 2-1 sona erince bile umutsuzluk hakim değildi. Aslar oyuna girer, Lincoln iki hareket yapar, Kewell çıkar maç döner düşüncesi hakimdi. Ligin ilk yarısının sonunda takım böyleydi, biz de hala öyle sanıyorduk.
Arda oyuna girdi, Barış girdi. Skibbe'nin eleştirilcek bir sürü noktası var. Ama en çok tepki gösterilen futbolculardan biri olan Karan'ı çıkarttı diye eleştirmek çok yersiz. Baros'u oyuna geç sokmak bariz bir hataydı muhakkak.İki hafta önce Kayserispor maçından 1-0 galip durumdayken Nonda'yı tek forvet bırakmasını Baros'un sakatlığına bağlamıştı Alman. Nonda denildiği kadar kötü değil bana göre. Topsuz oyunu iyi oynayan, topu da iyi saklayan bir forvet. Beşiktaş'ta Nobre'nin yaptığını daha geride yapan bir oyuncu. Ama tek forvet oynamak onun işi değil.
Sonuçta maç dönecek noktaya geldi. Baros penaltıyı atsa bugün daha farklı gelişmeler olacaktı. O yüzden bir Galatasaray taraftarı olarak 5-2'ye çok üzülmüyorum. Baros gol atsa, anlamsız Baros sevgisi tribünde devam edecekti. Lincoln'e olan sevgi de tabi. Lincoln'e gösterilen ilginin 10 katını hakeden İliç'i anmadan geçemiyorum. Sabri ve diğerleri aynı başıboşlukta takımda kalmaya devam edecekti. Çok kötü olan bir tribün maçı döndürdüğünü sanacaktı, kendine pay çıkaracaktı.
Yeri gelmişken tribüne değinelim. Kocaelisporlu futbolcuları tribüne çağırmanın nedenini pek bilemedim. Bir dostluk mu var orada yoksa, gelen çoğu takıma yapılacak bir uygulama bilmiyorum. Güzel bir görüntüydü. En azından aynı takım 5 gol attıktan sonra yuhalanmadı, alkışlarla uğurlandı.
Tribün aynı sevgi ve sabrı kendi takımına göstermedi. Hacettepe maçındaki gereksiz Metin Oktay-Hakan Şükür besteleri skor 3-1'ken söylenmeye başladı. 3-3'e dönebilecek maçtı ama tribun çoktan umudu kesmişti. Oysa iyi bir tribün için gerekli herşey vardı. Soğuk ve zaman zaman yağışlı hava, az ama öz seyirci, şampiyonluk yarışındaki bir takım, Avrupa maçı arası ve karşıda sağlam bir deplasman tribünü. Ama tribün beni hayal kırklığına uğrattı. Sami Yen'de yıllardır maç 0-0'ken de 1-0 galipken de 3-2 mağlupken de aynı besteler söyleniyor. Hıncal Uluç küstahlığı yapıyorum sanılmasın. Ama önde olan takıma farklı, geride olan takıma farklı şeyler söylenmeli kanaatindeyim. Kocaeli tribünü de gayet iyiydi. Son yıllarda Sami Yen'e gelen en kalabalık tribünlerden biri değildi ama az kişiyle çok bağıranlardan oldu.
Kocaeli takımına da değinelim. 5 gol atınca gündeme çıkma fırsatlarını teptiler br bakıma. Şu an tüm kamuoyu Skibbe ve Galatasaray eksenli tartışmalar yapıyor. 2-0 falan yenseydi herhalde Kocealıspor'un futbolu daha çok ön plana çıkardı. Acı olan bu takımın ligde sonuncu olup, Sivasspor'un lider olması. Kesinlikle Kocaelispor Sivasspor'dan daha iyi oynuyor.
Son söz de Taner için olsun.Maçtan önce stada rahat galibiyet için gittim. Çok konuşulan Taner Gülleri'yi izleme merakım da vardı. Her maçtan önce içime doğan skor tahmini bu maçta 4-1 olarak belirlenmiş, bu skor ligin ilk maçndakı skor olduğu için 5-2 ile değiştirmiştim. Rakibin atacağı 2 golü de Taner'in atmasını, canlı canlı Taner Gülleri golleri görmüş olmayı istedim. 5-2 ters döndü, Taner 2'ye katladı. Ama Taner'i çok beğenmedim. Çok iyi bir oyuncu. Herşeyi yapabiliyor ama maç içinde devamlılığı yok. Canı istediği zaman birşeyler yapıyor. Sadece yaşıyla alakalı bir durum olduğunu sanmıyuorum. Zannımca gençliğinde daha iyi yerlere gelememesin nedeni budur.

Hiç yorum yok: