Pazartesi, Şubat 9

Galatasaray 1-1 Kayserispor


Dün maça doğru çıkmadan önce çok maç analizi yazasım vardı. Maç analizlerini de çıplak gözle izlediğim maçlarda yapıyorum. kayeserispor maçının da analizini yapacaktık. Ama maç sonrasında yoğun olacağım için şimdiden yazayım maçtan sonra yayınlarım diye düşündüm.

Yazının başlığı belliydi. Yukardakiyle aynı. Skor 1-1 olacaktı. Ama kesinlikle böyle bir maç düşünmemiştim.

Galatasaray gol bulamaz, ilk yarının sonunda veya ikinci yarının başında Kayserispor bir gol atar. Tribün homurdanır, sonra biz bir tane atarız. Kalan dakikalar başka gol getirmez, son dakikada Selçuk Dereli tartışmalı bir karar verir. Yani 2006-07 sezonundaki Denizlispor maçının kopyası.

Oysa hiç öyle olmadı. Bugün çok yazıldı, şu anda çok konuşuluyor. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hakem, takım ve tribün üçgeninde kısa bir tazı olsun.

Son diyeceiğimizi başta söyleyelim. Hakem Selçuk Dereli. Dün ona çok beddua ettim. Hala da ediyorum ve edeceğim. Ali Aydın gibi. Yenilgileri hakeme bağlamam. Yine bağlamıyorum. Hakeme kadar baya bir sorunu var Galatasaray'ın. Ama şunu da es geçemeyeceğim. Selçuk Dereli artniyetli bir insandır.

Birbirimizi kandırmaya gerek yok. Türkiye Ligi'nde kollanan üç takımdan biridir Galatasaray. Özellikle kendi sahasındakı bir maçta Galatasaray aleyhine kolay kolay karar verilmez. Ama verilmiştir de. Mesela bir penaltı pozisyonunda penaltı verilir veya verilmez. Ofsaytlar, faul kokan goller sayılır veya sayılmaz. Hakem o anda bir karar verir. Galatasaray aleyhine verilen bir kararsa bir korku kaplar. Suratından belli olur "acaba doğru mu" diye düşündüğü. Yani tartışmalı bir pozisyonda GS-FB-BJK aleyhine karar vermek istemez hakemler.

Oysa Selçuk Dereli ne yapıyor? Bir tarafından kurallar uyduruyor. Güya kendini cesur hakem olarak gösterecek. Türkiye'de çalınmayan düdükleri ben çaldım diyecek. Bu ilk vukuatı değil. Sadece Sami Yen'de de yapmıyor. Ali Sami Alkış'ın hakem olmuş hali. Anadolu topçusu kendini yere atınca elinden tutup kaldırır, ama İstanbul topçusuna faul yapıldı mı bir tokat da o çarpacakmış gibi davranır. Ama o da diğer hakemler gibi olabildi dün. Bknz. Baros'un kanlı elleri. Ezilenin yanında, mazlumun dostu Selçuk Dereli hep böyle devam et!

Maça gelirsek. Önce Skibbe. Balta'nın sakatlanması sonrası Volkan yerine Mehmet Güven ile başlaması baya eleştirildi. Topal'ın arkada olması yanlışmış. Oysa Topal Euro 2008 yarı finalinde de arkada oynamayı becerebilmiş bir topçu. Sistem farklıydı belki, pozisyon da farklıydı. Ama zaten Galatasaray'ın maç içinde sabit bir taktiği yok. Üstelik Lincoln atılana kadar Topal çok arkalarda değildi. Eksik kalınca biraz daha arkaya yanaştı. Ve Topal kötü de oynamadı. Geçen sene Servet'i Antep maçında ön libero oynatan Kalli gibi. Maçta Galatasaray puan kaybetmişti ama Sevet iyidi. Vurun Kalli'ye. Nasıl? Servet ön libero olur mu?

Bugün de sıra Skibbe'de. Oysa De Sanctis o golü yemese kimse birşey demeyecekti. Çünkü Topal maça etki edecek bir hata yapmadı. Denilebilir ki Topal ortada olsa, Volkan solda oynasa daha çok verim alınırdı. Doğru olabilir. Ama bir teknik adamı farklı birşey denedi diye suçlayamazsanız.

Skibbe'nin tek hatası Nonda yerine Baros'u çıkarması olabilir. Daha doğrusu sakatlanan Baros'u çıkarırken orada tek başına Nonda'yı bırkamsı. Nonda patlayan bir forvet değil. Onu Baros iyi yapar. Son dakikalarda Baros kalsa gol bulunabilirdi. Zaten Nonda da maçın sonunda kendisine atılan iki topa hızlanamadı ve takımı bir kişi daha eksik oynattı diyebiliriz. Ve Galatasatay'ın bir oyuncu değiştirme hakkı vardı. Haftaiçi kupa maçı oynamış, 10 kişi kalmış bir takım bunu kullanmalıydı.

Mehmet Güven tercihi ayrı bir yazı konusu. 87-88 kuşağının en çok şans verilen elemanı. Oysa taraftar tarafından en az sevileni. Gerets de, Kalli de Skibbe de vazgeçemedi. Bu sezon kendini biraz daha geliştiriyor. Dün de eski maçlarına göre daha iyiydi.

Galatasaray'da maçın en iyisini sorsalar De Sanctis derim. Ama 2 puanı bıraktıran da o oldu. Futbol böyle işte. Aykut gibi ilk gelen topu yiyen kaleciyle de maçı 1-1 bitiriyorsunuz, dünyaları kurtarıp seken bir topu ıskalayan kaleciyle de. Artık Orkun mu geçse kaleye acaba?

Ve son olarak tribünler. 29.dakikadan 45.dakikaya kadar Selçuk Dereli ile uğraşıldı. Ve onca yorumcu arasından maç esnasında aklımdan geçen şeyi sadece Hakan Şükür söyledi. Futbolcular rahatlamıştı. Kaybedilen puanda sorumlu Dereli olacaktı. Zaten yorgun olan bünyeler fazla asılmadı o dakikadan sonra maça. Oysa tribün gerekeni yapsaydı, haksız yere eksik kalınmayı itici bir güç olarak sahaya yansıtabilseydi, maçı koparmak kolay olacaktı. Her tribün kendi maçını oynar lafı vardır ya, Galatasaray tribünleri de öyle. Ama oynadığı maç sahadakinden çok alakasız. O gol olmasaydı bugün besteleri, pankartları da konuşabilirdik. Veya o kart olmasa. Teknik adamı, topçuyu, tribünü değiştiren bir hakem. Bravo Selçuk Dereli.

Hiç yorum yok: