NtvSpor'da yayınlanan Mike Tyson belgeseli son yıllarda izlediğim en mükemmel otobiyografi. Otobiyografi çünkü Mike Tyson'ın iki tane maçını koyup, bir dışsesle anlatılmamış olay. Kendisi anlattı bütün hikayesini. Gazetelerin spor sayfalarında çocukluğum boyunca rekor nakavtlarıyla, skandallarıyla, meydan okumalarıyla gördüğüm adam dünyanın en samimi insanı olarak işte bütün hikayesini odamda bana anlattı. Cus D'Amato ile olan baba-oğul ilişkisi, nasıl bir ortamda büyüdüğünün hayatına olan etkisi, Robin Givens'la olan evliliği ve Givens'ın canlı yayında Tyson'u rezil etmesi, horoz misali cinsel hayat, tecavüz davası ya da ona göre iftirası, küfürlü konuşmalar vesaire... Dandun bir adam işte, kendisi söyledi bizzat bana. Menejerlerin sülük olduğunu, ama kendisinin de onlardan farksız olduğunu söyledi. Bu belgesel değil, insan bunları günlüğüne yazamaz. Hataların ardından "20 yaşında herşeyi elde ettim, bu erken bir yaştı" diyen adam tekrar o hataları nasıl yapıyor, bir irade zayıflığı heralde. Lewis'ten itibaren yaptığı bütün maçlar para için, bunu da söyledi. Ha ben inanmıştım o dönemde ona, mesela Julius Francis'i yendikten sonra "çocuklarını yemek istiyorum, Allah büyük" demesini bile vahşi bulmamıştım, kırgınlığımı belirttim. Benim en hoşuma giden kısım nakavtla mağlup olduğu Lewis için maçtan sonra söyledikleriydi:
***
- Lewis'in yüzündeki kanı sildin maçtan sonra... İç dünyanda ona bir dostluk mu besliyorsun?
+ Lennox benim 15 yıllık arkadaşım. 10-15 yıldır beslediğim güvercinlerim var. Sürekli birlikteler, birlikte yaşıyorlar. Ama bir tutam yem için birbirleriyle kavga ediyorlar, birbirlerini öldürüyorlar. Lennox'la ben de öyleyiz. Boksörler de güvercinler gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder