Cuma, Temmuz 24

Galatasaray 2-0 Tobol


İki maç arasından ne kadar da büyük fark var. Sami Yen'deki son maç Sivasspor maçıydı. Aradan geçen süre sadece 1.5 ay ama değişim çok fazla.

Tribünlere en son değinelim. Yedek kulübesinde Galatasaray tarihinin en önemli kaptanlarından biri vardı mayıs ayında. Şimdi ise dünya futbolunun gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri var. İkisi de çok farklı bir anlayışa hakim deniyordu haziran başında. Bülent "savunmacı", Rijkaard "golü düşünen" deniliyordu. 1.5 ay önce Sivasspor'u kendi sahasına hapseden takım Bülent'in takımıydı. Tobol karşısında pozisyon bulmakta zorlanan takım ise Rijkaard'ın.

Gerçi Sivasspor ceza sahasına kamp kuran takıma Bülent'in takımı diyemeyiz. O takım baya bi Skibbe takımıydı. O zaman geçen sezonun başı ile bu sezonun başını kıyaslayalım. Geçen sene S.Bükreş sayesinde büyük bir şokla başlamıştık. Kalede Aykut vardı, De Sanctis hazır değildi. Bir sene sonra aynı hata yine yapılıyor. Kalede Orkun var, Leo Franco hazır değil. Bana kalırsa ne kadar toplara çıkmadığı için bizi çıldırtsa da, ne kadar kalede verdiği güven onun yeteneklerinden dolayı değil de deli cesaretinden olsa da yabancı bir kaleciye karşı Orkun'un olmasını yeğlerim. Ama eğer elde kaleci varsa onu oynatmalıyız diye düşünüyorum. Yabancı kaleci olacaksa Mondragon olsun diyerek bu konuya son noktayı koyarım.

Bir diğer benzerlik. Bükreş maçında Baros yoktu, bu maçta da Keita. Neyse ki Tobol bir Bükreş değildi. Topa vuramayan, vurmakta zorlanan bir takım vardı karşımızda. Hal böyle olunca zor da olsa tur geldi. Lakin karşımızda Bükreş ayarında bir takım olsa şans bize bu kadar gülmezdi.

Rijkaard'a sonsuz bir güven var. Aynı güven haliyle isimsiz Skibbe'de yoktu. Bükreş'e elenerek başlamak Alman'ı zora soktu. Rijkaard yedek kadroyla Kazakları yendi ve yola devam etti. Fakat açık söylemek gerekirse Rijkaard beni korkutuyor.

Tabi ki buradan hocaya sallamak gibi bir niyetim yok. Haddimiz değil. Ama bazı şeyleri söylemek lazım. Hollandalı'nın bazı prensipleri var. Bunlardan biri 4-3-3. Büyük ihtimal bundan şaşmayacak. Bu sistem işe yarayabilir. İki transfer daha yapılırsa daha çok verim alınır. Fakat sistemin oturması zaman alacaktır. Ya 2 ay sonra ya 2 yıl sonra. Bu süre içinde çok acı çekilecektir. Peki bu kadar acı çekmeye gerek var mı?

Rijkaard'ın geldiği günde de yazdım. Galatasaray'ın güzel futboldan yana sıkıntısı yoktu. Skibbe zamanında hiç yoktu, Bülent zamanında da zaman zaman oldu. Galatasaray geçen sezon 2-3 maç dışında hep iyi oynadı. Daha doğrusu futbolcular oynamak istediği zaman, birbirleriyle didişmediği sürece takım hep iyi oynadı. Şampiyonluktan koptuktan sonra İnönü'de de, Sivassspor maçında da. Yani Galatasaray'ın sorunu sistem değildi. Galatasaray'ın sorunu disiplindi. Rijkaard ise sistem adamı. Belki de en iyi sistem koyan adamlardan biri. Ama bizim sorunumuz sistem olmadığı için ilacımız Rijkaard olmayacak. Bunun sorumlusu Rijkaard mı? Tabi ki değil. Eğer siz mide hastasıyken, grip ilacı alıyorsanız ve iyileşemiyorsanız bunda grip ilacının suçu olmaz. Size grip ilacını kim aldıysa onda aramak lazım hatayı.

Yeni transferler gelince daha bir değişir tabi. Ama ilk izlenim şu. Galatasaray'ı zorlu bir dönem bekliyor. Mesela 10.hafta'da Kadıköy'de olacak takım. O maçta bu futbolla 4 yememiz yüksek ihtimal. Ama işler rayına oturursa 4'de atabiliriz. Gerçi geçen sene rayındayken gittik ama yine 4 yemiştik. Kısaca şu futbolla başarı gelebilir ama bunun için hakikaten çok acı çekmemiz gerekecek. Hiç bir acı geçen seneki Hamburg maçını geçemez zaten, inceldiği yerden kopsun o zaman. Peralta ile Selim'in girdiği iddiada ne yazık ki şu anda Peralta'yı şanslı görüyorum.

Futbolculara bakarsak. Maçın en dikkat çeken adamı bence Serdar. Sami Yen'deki ilk maçında bir devreden biraz fazla kapalının önünde oynadı. Çok zor durumdur genç bir futbolcu için. Ama kapalı eski kapalı olmadığı için Serdar özgüvenle oynadı. Sessiz Kapalı'nın baskısı olmaz. Ters tarafındaki Yaser ise kredisini tüketti bence. Baros her zamanki gibi. Orta 3lüden Mustafa Sarp sağlam, Ayhan tecrübe. Arda ise orada yapamadı bence. Hoca dahil herkes beğenmiş yeni kaptanı. Ama benim gördüğüm, son iki senenin en silik Ardası olduğuydu. Ne zaman ki Serdar sakatlandı, Arda sola geçti o zaman eski Arda'yı gördük. Linderoth sakatlanmayacaksa bu sezon beklenen verimi alırız. Zan için erken, Servet yine şahane ki bence maçın yıldızıdır. Sabri ayağına gelen ilk topta ortasını dağlara taşlara attı. Değişen yok yani. Hala arkasını boş bırakıp haldır haldır gidiyor. Balta ise tutuktu ama güvenimiz tam.

Tribünlere gelirsek. Orası da takımla aynı. Yeni bir sistem deneniyor. Şart mıydı? Bilemem. Ama geçen senenın son maçındaki tribün ne güzeldi. Bu değişim de acılı olacak. Şimdi deplasman tribünü gibi oldu ASY. 3 farklı tribün de ayrı telden. 3 tribün de birbirini bastırmaya çalışıyor. Eski Açık'tan yıllardır Kapalı'yı izleyen ben bu sefer Kapalı'dan Eski Açık'ı izledim. Bir organizasyon eksikliği var. Gerek sahada gerek tribünde. Neyse ki daha temmuzdayız. Önümüz uzun. Yolumuz açık olsun.

7 yorum:

Erdem Karakuş dedi ki...

Geçen seneki takım bir sistem takımı değildi. Yetenekli oyunculara odaklanmış iyi bir takımdı. Maçların 15-20 dakikasında hücum oyuncuları aralarında çok iyi paslaşmalar yapıyordu ve goller geliyordu.

Takım savunmadayken bir sistem görebilen var mıydı mesela? Ben gittim stadda da izledim takımı, defansta ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Alan savunması yapmaya çalışıyorlar ama başaramıyorlardı. Ne zaman nerede duracaklar, nasıl yer paylaşacaklar bilemiyorlardı.

Sistem takımı kavramını doğru anlamak lazım. Real Madrid bir sistem takımı değildir mesela, oyuncularının yetenekleriyle sonuca gider. Ronaldo zamanında Manchester da sistem takımı özelliğinden uzaklaştı. Ama Barcelona ve Chelsea sistem takımıdırlar.

Topu Kewell'a, Arda'ya, Keita'ya verip de, bunları hızlı bir şekilde kanattan çizgiye indirip veya ortadan çalımlarla ceza sahasına sokup 1-2 ara pasta gol atma aksiyonlarını yapabilir Galatasaray. 3-4 tane de atabilir her maç, bu sene kondisyonu da var. Böyle olunca sistem takımı mı olacak peki? Tabiki olmayacak.

Barcelona'nın Chelsea deplasmanındaki maçının son dakikasını izlemenizi tavsiye ediyorum. Dakika 91 olmuş, takım 1-0 geride ve ısrarla geriden oyun kurarak tek paslarla hücuma çıkıyor Barcelona. Messi de var o takımda, Iniesta da var, Xavi de var ama kimse kişisel becerisiyle birşeyler yapmaya çalışmıyor o anda. Ve takım tek blok halinde yapıyor bütün bunları, bir ksmı defans, bir kısmı orta saha, bir kısmı forvet değil o oyuncuların. Sistem takımı olmak bu işte. Sizin Galatasaray'dan beklediğiniz ise yetenekli oyuncuların maksimum verimle oynayabileceği oyuncu profili üzerine kurulmuş bir ekip.

Eğer herkesin beklediği bu ise biz yanlış teknik direktör seçmişiz. Ya Daum olmalıydı, ya da Lucescu. Rijkaard'ın ne yapmaya çalıştığını daha bugünden anlayamıyoruz, gerçekten üzücü.

Adsız dedi ki...

OFFF daha ligin 2. resmi (bence gazozuna) maçından çıkan yorumlara bak. Eli kalem tutanı bile Rijkaard'a sallamaya başladıysa bu mantaliteyle adam Ocak ayını zor görür. Biz de harala gürele futbolla bir yerlere gelmeye çalışan, her sene en az 2 hocayla çalışan orta sınıf bir avrupa takımı olarak devam ederiz. Unutmayın UEFA kupası aynı kadro ile ve aynı hoca ile 4.yılın sonunda geldi. Sadece biraz sabır.

kutay dedi ki...

arkadaşlar yanlış anlaşılma olmasın. hocaya sallamak gibi bir nıyetım yok. ne yapıyorsa yapsın, başımız üstüne. bu satırların yazarı olan ben de 4 sene beklemeye razıyım, benim için de problem yok. ama hepımız biliyoruz ki (umarım biliyoruzdur) galatasaray'ın o kadar bekleyecek zamanı yok. bu sezon kongre var, keita'ya 7 milyon dolar veriyoruz, stad işi arapsaçı, gruplaşma had safhada vs vs. böyle bir durumda galatasarayın sorunu 4-3-3'ü oturtmak olmamalı.

Vedat Mizrahi dedi ki...

Erdem Karakuş arkadaşımız çook güzel belirtmiş. Tebrik ederim. Bu yazıyı yazan kutay gibi taraftarın çoğu düşünmekte fakat hepimiz biliyoruz ki bu düşünceler yüzünden avrupa sıralamasında nerelerdeyiz. umarım rijkaard sistemi değiştirdiği gibi kafalarıda değiştirir. kutay takımdan çok tribün durumlarını düşündüğünden böyle yazılar çok okuruz daha.

Adsız dedi ki...

Fener'i evire çevire yenmek falan umrumda değil benim. Ben, Galatasaray adının duyulduğunda korku salmasını istiyorum. Barcelona gibi. Kimsenin bizi kolay kolay yenebileceğine inanmaması lazım. Bunun için de en az 3 sene beklerim, sorun değil. Yeter ki Rijkaard takımın başında kalsın.

mre dedi ki...

@chao grey
Aynısını düşünüyorum. Dünyanın herhangi bir yerinde iyi bir futbol sever bilecek ki Galatasaray; rakip kim olursa olsun ayağa top oynamaya çalışan, topa hakim olmaya çalışan, rakibe boyun eğmeyen taş gibi bir takımdır. Bu da 1-2 aylık bir sürede olacak iş değil. Ayrıca Keita'ya 7 verdik o zaman sitem değiştirilemez mi yani?
4-3-3 4-5-1 teferruattır rakamlara bu kadar takık yorumları anlayamıyorum. Hay adı batsın bu 4-3-3'ün ya!! Dünkü maçı seyredin bakalım zaman zaman 4-4-1-1, 4-5-1, 4-3-3 e dönerek oynadı takım.

M.T dedi ki...

Daha sezonun çok başı. Bu köprüden çok sular akacak, eksikler yerlerine gelecek ve taşlar yerine oturacak. Dünkü güçsüz Galatasaray kimseyi yanıltmasın. Çünkü artık takımın başında güçlü biri var.