Perşembe, Temmuz 9

Transfer Nostaljisi #4


Bu sefer bir değişiklik yapıyorum. Biten bir transferi değil, bir türlü gerçekleşmeyen bir transfer hikayesini yazmak istiyorum. Bitmeyen bir aşk hikayesi, Galatasaray-Robert Pires hikayesi.

2005 yazı. Ben günyede kafa dinliyorum her yaz olduğu gibi. Kafayı futboldan uzaklaştırmaya çalışıyorum. Ama mümkün değil. Galatasaraylı olduğumu herkes bildiği için muhabbetler bir yerden sonra Galatasaray'a bağlanıyor. Üstelik o yaz, 2005 yazı. Yani 100.yılda kaçan bir şampiyonluk, 4 senelik bir hasret, kaçan bir Ribery, tepkilerin odağı bir başkan ve sabrı tükenen bir taraftar grubu var. Konuşulacak çok konu var. Kışın yaşanabilecek olanlar masaya yatırılıyor. Külübün kazanı kaynamaya başlıyor. Yaz dönemindeki bu sessizliğinin sonrasında patlayacak fırtınayı tek bir şey engelleyebilir. Yıldız bir topçunun transferi. Hem de baya ünlü yıldız bir topçu. Arşivim yanımda olsa da gün gün anlatsam ama yeterli dökümana sahip değilim ne yazık ki. O yüzden genel hatlarıyla anlatıyorum.

Bir temmuz gününde haber patlıyor. "Galatasaray Robert Pires ile ilgileniyor."

Galatasaray'ın böyle bir topçuyla ilgilenmesi çok şaşrıtıcı değildi. Rivaldo, Figo, Gallardo (ayrı bir efsane) vs isimleri dönem dönem Galatasaray ile anılmış futbolcular. Galatasaray taraftarı alışık bu sansasyon yaratmaya yönelik haberlere. O nedenle bu kadar unutulmaz bir transfer ilişkisi olacağını kestirmek güçtü ilk günlerde. Fakat zaman geçtikçe, Türkiye'nin futbol gündemine Pires oturdu.

Pires gibi topçuyu isteyen kulüp haliyle fazla. Takımı Arsenal dışında, Avrupa'nın birçok kulübü onu istiyor. Juventus'un adı geçiyor mesela. Ama Galatasaray bu yola baş koymuştu. Pires gelecek, Ribery'i unutturacaktı. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktı. Gerekirse Haim Fresco bile devreye girerdi. Belki de girdiği için böyle oldu onu da bilmiyoruz.

Spor gazeteleri 1 yaz boyunca, gün gün aynı sırada olacak şekilde Pires haberleri yazdı. İlk gün, Galatasaray-Pires sona doğru, ikinci gün Pires yarın İstanbul'a uçuyor, üçüncü gün Pires yarın son kararını açıklayacak, dördüncü gün Galatasaray, Pires'den vazgeçti veya Pires Galatasaray'dan vazgeçti. 5.gün yazan haber ise ilk gün yazanın aynısı. Kısır döngü 4 günde bir başa dönüyor yani.

Bu haberler yazılırken Galatasaray taraftarı, ilk gün resmi sitenin başında eli F5 tuşunda nöbet tutuyor, ikinci gün Londra-İstanbul uçaklarının kalkış saatine bakıyor, üçüncü gün yabancı basın taranıyor, dördüncü gün ise forumlarda başkan Özhan Canaydın'a ve yönetime taşıyordu. Onların kısır döngüsü de değişimemişti o yaz.

Bu esnada ben yazılı ve görsel basından çok halktan besleniyordum. Fısıltı gazetesi iki kere Pires'in uçakta olduğunu ve birazdan İstanbul'a ayak basacağını bildirmişti mesela. Pires'in forma numarasının kaç olacağı, yeni Pires formalarının GS Store mağazalarında ne zaman satışa çıkacağı tartışılıyordu. İstanbul'da bulunan arkadaşlarla yapılan konuşmalarda ise havalimanına kimin arabasıyla gidileceği tartışılıyordu.

Pires transferi son güne kadar beklendi. Sezonun ilk maçında, Konyaspor karşısında yer alan 11'de Pires'i göremeyince hocaya sallayanlar bile vardı. Bu uzun bekleyişten Pires'in haberi oldu mu bilmiyoruz ama koca bir camia ciddi ciddi Pires'i bekledi. Hatta Pires o kadar sahiplendi ki sanki Galatasaray'da oynamış eski bir furbolcu izlenimi yarattı. Villareal'de bizi temsil ediyor, Fenerbahçe'ye giderse ihanet etmiş sayılacak sanki.

Pires haberleri ile geçen yaz mevsiminde Galatasaray'a İliç geldi. Sezon sonu ise şampiyonluk kutlandı. Şu aşağıdaki link ise Pires transferini çok net açıklıyor. Ah ulan Pires, oysa arabanın anahtarlarını bile geri vermiştin Arsenal'e..!

Hiç yorum yok: