Perşembe, Nisan 23

Fenerbahçe 82-72 Galatasaray


Bayanlar Basketbol Ligi'nin yarı finalinin ilk maçını yerinde izledik. Saat 8'de salona girdik ve maçın biraz geç başlamsı nedeniyle bir sıkıntımız olmadı. Tek sıkıntımız bir Galatasaraylı ve bir Beşiktaşlı olarak izlediğimiz maçta rengimizi belli edememizdi.

Zaten ilk periyot ve ikinci periyotun ortasına kadar buna neden de yoktu. Galatasaray çatır çatır oynuyordu. Eurocup Finali'nde ihtiyacımız olan ve ilk devrede yakaldığımız 12 sayılık farkı bu maçın da ilk periyotunda yakaldık. Augustus ve Young bu periyotta takımın skor yükünü çektiler. Hatta bir sonraki periyotta da.

Fenerbahçe'de ise inanılmaz acemilikler göze çarpıyordu. Resmen uyku modundaydı Fenerbahçe. Sadece Esmeral çırpınıyor gibiydi. İkinci periyotun ortasında Fenerbahçe farkı eritir gibi oldu ama Braxton ile çok kritik bir basket-faul kazanınca 5'e düşen fark yeniden yükselmeye başladı. O an maçın kırılma anlarından birini yaşadığımızı sandım. İnen farkın daha da azalmasına izin verilmemişti. Ama basketbol garip bir spor olduğunu bir kez daha gösterdi.

Bu sezonki Galatasaray maçlarında 18 sayı ortalamayla oynayan, son kupa finalinde maçın yıldızı seçilen Avejon çok sessizdi. Ama en kritik anda sahneye çıktı. Periyot sonunda iki tane üçlük atarak farkı 5'e indirerek soyunma odasının yolunu tuttu. Farkın inmesinden öte takımı ve tribünü ateşleyen, uyandıran, bizim için ise işi bozan iki şuttu bu. Maçın kırılma anı işte burasıydı. Johann Cruyyf'un " futbolda ne yaparsan yap ama 45.dakikada gol yeme." sözünün basletbola uygulanmış haliydi. Coşkulu tribünün tezahüratları eşliğinde devre sona erdi.

Devrede aklımıza takılan tek soru işareti Galatasaray takımının her maç yaşadığı "3.periyot sendromu"nu bu maçta nasıl aşacağıydı. Eurocup finalinde, ilk maçta 3.periyotta maçı veren, ikinci maçta aynı 10 dakikada gerekli olan farkın 4'e kadar düşmesine engel olamamıştı takım. Kupa finalinde Fenerbahçe'ye karşı fark son periyotta kapanınca süre yetmemişti.

Bu arada maçın başlamasına 1 dakika kala , tahminen televizyon yayını başlayınca, küfüre giren Fenerbahçe taraftarına cesareti için tebrik ediyorum. Bu olaya değineceğiz son paragrafta.

3.periyot beklediğimizi gibi başladı. Bir antrenör klişesi olarak "istediğimizi sahaya yansıtamadık." Fenerbahçe'de ise herkes oyuna katkı sağlamaya başladı. Nihayetinde 3 yabancısıyla Sutton, Ajewon, Powell ile 9-0'lık bir seri yakaladılar. Artık kadro kalitesi farkını göstermeye başladı. Fenerbahçenin bu 3lüsüne Smith de eklenirse 4 tane üst düzey yabancıya karşın Galatasaray Augustus ve Young'a sahip. Onlar da maçın ikinci devresinde oyundan düştü zaten. Braxton çok yetersiz kalıyor. Marina ise faul sıkıntısı nedeniyle az süre aldı. İşin ilginç kısmı Nevriye gibi bir oyuncunun olduğu pota altını, Galatasaray Marina olmadan gereksiz yere zorladı. Bu dakikalarda Yasemin'in oyuna girmemesi hayret verici. Sakatlığı varsa bilemem ama zaten maçın başında da oynadı. Neyse ne, Yasemin ve Marina sahada yokken içeriyi bu kadar zorlamak elinde Augustus, Young gibi şutörler varken dış atışa yönelmemek yanlış oldu bence. İşte bu dakikalarda rengimizi belli edememenin sıkıntısını yaşadık. Tribünden görülen sıktılara coach göremedi veya gördü ama çözüm bulamadı. Biz de sinirden dudaklarımızı ısırmaya başladık. Augustus sadece 2 tane dışardan şut kullandı, Young ise hiç kullanmadı. İstatistiklere bakınca bu alanda liderin 4te 2 yapan Şaziye olduğunu görmek daha da kötü.

Sutton Brown, Powell, Smith, Nevriye, Birsel, Esmeral ne kadar zarar verdiyse eski Fenerbahçeli Şaziye de bir o kadar zarar verdi. Şaziye'yi durdurabilseydik maçın bize döneceğini tahmin ediyorum. Çok kritik bir yerde top kaptırdı, kötü savunmadan sayı yedık, ve yarı sahada top çaldırdı bu FB kongre üyesi olduğu iddia edilen kızımız. Bir dakika dolmadan 6 sayılık fark oluştu diyebiliriz.

Burada Işıl için de birşeyler diyelim. Yürekten oynması muhteşem. İyi oynamasa bile ettiği mücadele takdirlik. Ama geçen sene aynı salonda kaçırdığı son saniye şutundan sonra taşın altına elini koymadığını hissediyorum. Zor zamanlarda, Augustus'un tıkandığı, Esra'nın olmadığı dakikalarda Tuğba'dan önce şut atması gereken isim Işıl'dır bence. Ama Işıl bu sene bu sorumluluğa giremiyor bir türlü. Oysa bu camia ona aşık. 10 tane şut da kaçırsa ona olan sevgi azalmayacak. Onun kredisi limtisizden de öte.

Fenerbahçe'nin yabancılarını yazdık, yerlileri için de birşeyler yazalım. Çok başarılılar. Bayan basketbolunda olmayan bir soğukkanlılığa sahipler. Nevriye, Birsel ve Esmeral özellikle. Maçın yıldızı da bana kalırsa ne 19 sayı atan Matee "nobre" Ajevon'dur ne de Powell veya Brown. Sadece iki sayıyla oynamasına rağmen geri kalan herşeyi yapmaya çalışan Birsel Vardarlı diyorum.

Şimdi gelelim tribüne. Küfür olayına daha doğrusu. Tamam biz de küfür ediyoruz. Ama Fenerbahçe taraftarı bundan sonra lütfen "biz küfür etmiyoruz" demesin. Ediyorsunuz işte. Biz de siz de. Işıl'a etmedikleri küfür kalmadı. Esra oynasa ona da ederlerdi. Maçın sonunda tüm salon kızlı erkekli küfür ediyordu. Yanında çocuğu olan kadın bile "söyle cimbom söyle..." diye giriyordu. Bize de ders olsun. Biz küfür edince " hop beyler bayan var" diyen olursa daha yüksek sesle bağıracağım. İşin aslı bu kadar sert yazmama biraz da ben neden oldum herhalde. Binlerce Fenerlinin arasında maç izlersen eğer, böyle dolarsın. Hele bir de maçı böyle pis bir şekilde kaybedersen. Evde izlesem koymazdı. Ama pişman değilim. Bu sezon hiç destek veremediğim bu kızlara böyle olsa da sinerji yaratmaya çalıştık elimzce. Önümüzdeki 2 maçı da alalım, yenilirsek Caferağa'da yenilelim.

Bir de "Ah be Esra.." diyorum. Esra niye oynamaz? 5 dakika bile oyuna giremez miydi? Bu maçta girmeyecekse hangi maçta oynayacak? Sezon bitiyor. Seneye mi saklıyoruz? Yoksa serinin 4.maçında Kadıköy'de bir Esra klasiğine mi hazırlanalım?

Bu maçın, günün iki güzel şeyi var. Biri maçtan önce Rex'in orada yediğimiz Patsos. Caferağa'nın meşhur sosislilerini yıllar önce yemiştim beğenmemiştim. Caferağa maçları öncesi Patsos yeme geleneği de devam etmiş oldu. Peralta gelse de onla bir Patsos-maç yapsak ama sezon biter herhalde o gelene kadar. İkinci güzel şeyi de şimdi farkediyorum. Bir bayan basketbol maçı için bu kadar uzun yazı yazmak bu branşın ne kadar ilerlediğini gösteriyor. Güzel şeyler bunlar.

Ulan Şaziye....!!

Hiç yorum yok: