Pazartesi, Nisan 13

Galatasaray 0-0 Fenerbahçe


Güzel bir derbi oldu. Şaka yapıyorum tabi. Ama belki üstünden zaman geçince bunu söyleyebiliriz. İyimser olmakla suçlanırım her zaman. Yine iyimser davranacağım. Daha doğrusu gelmiş geçmiş en kötü derbinin belki güzel sonuçları olur diye kendimi kandıracağım.

Maçın sonundan başlayalım. Bu gözler stadyumda çok derbi izledi. Haliyle derbilerde çok kavga gördü. İlk derbimde Alpay Özalan Tarık Daşgün’e saldırmıştı. İkisi de kırmızı görmüştü. Ümit Karan-İbrahim Toraman’ın sokakta olmacak bir şekilde birbirlerine kitlenişi vardı mesela 2005 aralığında. Var oğlu var. Ama hepsi normaldi. Hepsi derbinin stresinden kaynaklanırdı. Biz de halı sahada kavga ediyoruz. Oluyor yani. Ama dünkü rezillikti.

Çünkü sahteyedi herşey. Lugano ve Emre ‘nin kavgası dışında harbi kavga değildi hiçbiri. Biliyoruz ki 1 hafta sonra öpüşüp barışacaklar. Araya Hakan Şükür girer Acun girer illa barışırlar. Ondan sonra Balat’ta Sabri’nin cafesinde çay içip, Ümit Karan’ın barında eğlenirler. Biz de birbirimizi yediğimizle kalırız. Ama diyorum ya bu sefer iyimserim. Bu sefer yutmadık. Ben yutmadım, genel olarak toplum da yutmaz umarım.

19 Mayıs 2007’e gidiyor aklım. O zaman doğru veya yanlış –ki bana göre çok doğruydu- inanılmaz bir tepki vardı. O gün sahada forma giyen futbolcular ise tam aksine isteksizdi. O gün sokaktan birini çevirip sahaya çıkarsanız “bu adamlar niye böyle çıldırmıs, herhalde çok iyi mücadele etmem lazım” der ve savaşırdı. Ama o gün savaşmayan topçu bugun niye savaşssın. Savaşmayınca ve maçı kazanamayınca yapacağı tek bir şey kalıyor. O da kavga etmek.

Futbol sadece bir oyundan ibaret değil. En azından benim için. Eğer işin içinde Galatasaray varsa. Bir delilik yapmışız küçükken. Hayatımın tam ortasına almışım. Herşeyden daha önemli. Benim gibi düşünen bir sürü de insan var. Ve bu insanların görmek istediği tek bir şey var. Sahada mücadele eden saha dışında da Galatasaraylı olan futbolcular. Yokmuş öyle bir dünya. Kendimizi kandırmışız. Ben derbi haftası Fenerbahçeli arkadaşlarımla bir araya gelmemeye dikkat ediyorum. Bir gerginlik olmasın, birbirimizi üzmeyelim. Biz tabir-i caizse kampa girerken onlar açılışlarda kol kola. Sonra sahte kavgalar, atarlar giderler.

İşte bundan sonra belki gözler açılır. Bundan sonra Galatasaraylı – Fenerbahçeli aramayacaksın. Servet, Emre Aşık, Kewell, Lugano, Carlos gibi topçular lazım. Paranın hakkını vermek için mücadele eden futbolcu. Hatasıyla sevabıyla.

Maça gelelim mi? Bence gelmeyelim. Kısa iki-üç cümle. Emre çok iyi oynadı ne yazık ki. Rüzgar kötüydü. Bülent Korkmaz ondan da kötüydü. Koca Fenerbahçe derbisini tek oyuncu değişikliğiyle ( Nonda sayılmaz herhalde), onu da takıntılı olduğu adamı sokarak yaparak bitirmenin bir analmı yoktu. Lugano’ya şükretsin. Yoksa dün gece darağacında olacaktı Korkmaz. Maçtan sonra “şampiyonluk şansımız zor ama devam ediyor.” diyerek iyice hayal kırıklığına uğrattı beni. Bu maçın lig yarışından daha önemli olduğunu en iyi onun bilmesi gerekirdi. Maça girdim, maçı izledim, eve döndüm. Şampiyonluk yarışı o zaman aklıma geldi. Dün lig maçı değil Fener maçı oynamıştık. Kendi takımıma bakıyorum ve dün oynayan kadrodan Topal, Balta, Aşık, Kewell ve Baros’a bu sezon için teşekkür ediyorum. Bu maçın sezonu kurtarma maçı olduğunu onlar anladı.
Tribünler ise bir Fenerbahçe maçı için yeterli değildi. 2005 kasımında sessiz kaldığımız gibi değildik. Ama çok dağınıktık. Kapalı farklı açıklar farklı çaldı. Uğultuya dönüştü bu da. Fenerbahçe tarafı ise benim gördüğüm en kötü performansı sergiledi. Ama daha iyisini de bu takım haketmiyodu zaten. Sözün özü maçın hakkı buydu. 1-1 bile değil 0-0dı, öyle de bitti.

Hiç yorum yok: