Salı, Nisan 28

Galatasaray 64-68 Fenerbahçe


3 maçta 10 sayı farka avantaja sahip olup bunlardan sadece birini kazanmak. İşte bir serinin daha sonuna denk geldik. Bu sezon Hamburg maçından sonra (- ki o maç herhalde son 10 yılda 1 numaradır) en çok üzüldüğüm maç budur herhalde. Göz göre göre verilen iki maçı da salondan izlemek bana nasip oldu. Galibiyet televizyon başında geldi. Acaba diyorum uğursuzluk bende mi? Yıllar oldu herhangi bir branşta canlı canlı Fenerbahçe galibiyeti görmeyeli.

Önce salondan başlayalım. Bayan basketbol takımı Avrupa Kupası almış, başarılı. Bazıları Galatasaray için en önemli şeyin Fenerbahçe’yi yenmek olduğunu söylüyor. Buna da eyvallah. Ulan madem öyle niye salona kimse gelmez. Dün iyi bir ortalama vardı ama bence yeterli değildi. Boş yer kalmamalıydı. 3500 kişilik salonu doldurmak için 2000 tane üniversite öğrencisi bulunamaz mı? Nerde internet alemindeki bu kalabalıklar? Tabi yönetimin de payı var bunda. İlk yarıda oynanan erkek basketbol maçına elinde biletle, kombineyle dışarda kalan insanlar olduktan sonra kolay olmuyor onları tekrar salonlara çekmek.

Maç öncesi, Bostancı’daki çatışma nedeniyle tribünde çevik kuvvete sevgi gösterileri yapıldı. Galatasaray tribünlerinde 10 yıldır yer alıyorum. Daha hala anlayamadım. Bir maç "kaskını çıkar" deniyor bir maç böyle. Tutarsızlığın son halkası. Acaba salondan çıkma gibi bir durum olsa nasıl bir tavır alınacaktı merak konusu. Maçta ise tribün iyi sayılırdı. Az ama özdü. İyi bağrıldı ama birşeyler eksikti. Neyse konu tribün değil.

Aslında maçı da nasıl yazaarım bilmiyorum. Devre arasında, perşembe gününe program yaparken maç sonunda sezonu kapattık. Işıl’ın sakatlığı bunun en büyük nedeni. İlk maçta “Işıl niye skora katkı yapmıyor, şut kullanmaktan korkuyor.” diye sormuştum. Artık okudu mu ne olduysa 3 tane 3 sayılık yolladı rakip potaya. 13 sayıyla oynarken sakatlandı devrenin bitimine 5 dakika kala. Ondan sonra da maçı verdik işte. Young ve muhteşem basketbolcu Augustus sayesinde maça tutunduk ama o kadar. 2’ye karşı 5 ne yapılabilir ki?

Şu istatistikler herşeyi ortaya koyuyor. En çok güvendiğimiz, geçen sene Caferağa’da coşan maskeli güzel Esra dışardan 7’de 0 içeriden 2’de 0, Tuğba dışarıdan 4’te 0, içeriden 3’te 0, ve tüm tepkilerin yoğunlaştığı Şaziye dışarıdan 3’te 0, içeriden 2’de 0. Yani toplamda 3 oyuncu 21’de 0. Koca bir sıfır. Hepsinin yeteneği sanki dün Işıl’da toplanmış. Ama Işıl, kelime oyunu yapalım, Aşil oluyor sanki. Takımı sırtlarken, çok iyi savaşırken olmayacak bir şekilde sakatlanıyor ve maç gidiyor. Üzülmemek elde değil.

Maçtan sonra takım tribüne çağrılıyor. Alkışlarla soyunma odasına dönüyorlar. Tribün durmuyor, bir daha çağırıyor. Soyunma odasından sadece 5 basketbolcu çıkıyor. Hepsi de ağlıyor. Yasemin,Esra, Young,Marina, Agustus. Ayağı basabilseydi Işıl da gelirdi. Koca takım 5 kişiyle geliyor. 3 tanesi yabancı. Canları sağolsun, futbol takımı hiç gelmiyor bazen. Her işte bir hayır vardır derler ya, buradan hayır yontalım kendimize. Sezonu Caferağa’da küfürler altında kapatmak varken, karşılıklı ağlayarak bitiriyorlar. Bu sezon camiaya iki kupa kazandıran kızlara kızmak mümkün olmuyor, bir kişi haricinde.

Şimdi önümüzdeki seneye bakma zamanı. Ve ilk icraat Şaziye’yi yollamak olmalı. Bu kadar ruhsuz bir sporcu görmedim. CV’de Fenerbahçe yazınca tepkiler ikiye katlanıyor. Daha önce rakip takımda oynamış olan biri kendini kanıtlamak için daha çok uğraşır normalde. İşte Servet,Ayhan,Tomas,Emre Aşık örnekleri. Şaziye takımı sabote etmekle eş anlamlı bence. Baliç kadar bile olamadı. Eğer bir gazeteye bu seri için bir başlık atsaydım, Şaziye 2 -Galatasaray 1 diye yazardım. Şaziye’den sonra yapılması gereken işlem, ne olursa olsun Agustusu bu takımda tutmak olmalı. Dün bir daha gördük ki erkek takımında bile sırıtmayacak bir fundamentale sahip. Bunları yazın daha çok konuşuruz.

Son bir söz Milliyet gazetesine. Bütün maç küfür edilmedi, arada iki kere patlanıldı hemen anonslar yapıldı. Son 6 saniye baya edildi evet. Küfür etmemek için kastık o kadar. Peki Milliyet ne yazmış: “Ev sahibi takımın taraftarları rakip takım aleyhine sürekli küfürlü tezahüratlar yaparken, özellikle Nevriye’ye yüklendi.” Erkek maçını yazmayanlar bunu yazınca yuh artık diyorum,ayıp diyorum.

2 yorum:

dede1907 dedi ki...

şaziye candır.suçu fenerbahçeli olmak mı soruyorum!körlermi almasalardı bilmiyorlarmı fenerbahçeli olduğunu- böyle boş şeylerle şaziyeye yüklenmeyelim oynadımı oynadı ee daha ne!gönüllü oynamış gönülsüz oynamış sanane.fb nin gs dan daha iyi olduğu belliyken bunlar nedir-biraz saygı

kutay dedi ki...

@dede 1907
cevabı kendin vermişşsin aslında, gönülsüz oynadıysa beni ilgilendirir biraz. ama dediğin gibi hatanın büyüğü getirende muhakkak..
ümit özat'ın güzel bir lafı vardır: " sporcu kötü oynayabilir ama kötü mücadele etmeye hakkı yoktur."