Çarşamba, Aralık 1

Mourinho


Çok büyük bir Jose Mourinho hayranı değilim. Bu cümleyi yazma gereği duydum, çünkü çok büyük Jose hayranları var. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde. Anormal mi? Değil tabi ki. Nasıl Barcelona'nın, United'ın, Bayern'in, Ronaldo'nun, Totti'nin, Vidiç'in, Ribery'nin hayranları varsa Mourinho'nun da olacak. O futbolun ünlü, ve ünlü olduğu kadar da başarılı bir yüzü.

En az Mourinho sevenler kadar, bir de onu sevmeyenler var. Bu da normal. Nasıl Barcelona'yı, United'ı, Inter'i, Ronaldo'yu, Totti'yi, Vidiç'i, Ribery'i sevmeyenler varsa, Jose'yi sevmeyenler de olacaktır. İşin rahatsız edici tarafı; Jose Mourinho'yu nefret edecek noktaya gelecek kadar sevmemek ve onu sevenler üzerinden toplumsal çıkarımlar yapmak. Nefret kötü bir şey, futbolun bütün günahlarını bir adamın üzerine yıkmak da daha da kötü.

Jose niye sevilmiyor?Peki sevenler niye seviyor? Bunu iyi analiz etmek lazım.

Jose Mourinho eski ünlü bir futbolcu değil. Yıllarını, başarılı hocaların arkasında geçirmemiş. Yıllarını dünyanın birçok ülkesinde başarısız deneyimlerle tecrübe ederek gelmiş bir teknik adam da değil. O sıfırdan zirveye çok kısa bir sürede ulaşmış biri. Bir nevi Tony Montana. Bu yüzyılın başında futbol piyasasında yeri yoktu. Porto ile arka arkaya kazanılan 2 Avrupa Kupası ile bir anda zirveye çıktı. Sene 2004. Yani sadece 6 sene önce. 6 sene sonunda kendini Real Madrid'de buldu. Ve kabul edin, Real ve Milan'ın başına geçmek teknik direktörlüğün zirve noktalarından biridir. Ve bu kadar kısa bir sürede buraya ulaşabilen belki bir Jose, diğeri de Terim'dir. Terim o noktada kalamadı ama Jose kalıyor.

Onun, "kaybeden" insanlar üzerinde olumlu bir etki bıraktığını söylemek lazım. Evet, o şu anda bir " winner" ama en dipten zirveye çıkmanın mümkün olduğunu gösteren bir winner. Örnek bir winner. Onun sahip olduğu "kazanan" sıfatı, başkaları tarafıından ona verilen, bir pohpohlama stratejisyle verilen bir sıfat değil, o bir ürün değil. Birileri tarafından pazarlanmıyor. Futbolun diğer figürleri gibi; Messi, Ronaldo, Beckham gibi değil. İmajmakerlar ve menajerler tarafından oluşturulmuş biri değil. Muhakkak onların da payı vardır ama aslan payı onun.

Gelelim nasıl kazanan olduğuna. Deniliyor ki; futbolu, futbol kültürünü çirkinleştirerek bu sıfatlara, bu kupalara nail olmuştur. Gerçekten öyle midir?

Jose, istese şu yıllardaki City gibi bir takım kurup öyle de başarılı olabilirdi. Chelsea'nin başığına geçtiğinde elindeki imkanlar kimsede yoktu. Kurduğu takım ise bunun tam tersiydi. Elindeki futbolcuları kullandı (Terry, Lampard) onları takımın iskeleti yaptı, düşük maliyetli transferler yaptı. Bunu Inter'de de başardı. Dünya çapında bir forvet transfer etmedi mesela, Genoa'dan gelen 30 yaşındaki Milito ile kupaları kaldırdı. Kısacası başarıya parayı çarcur ederek ulaşmadı.

Mourinho çalışkan adam. En azından biz öyle görüyoruz. İtalyanca'yı hemen öğrenmesinden, maç içinde tuttuğı notlara kadar. Ufak ayrıntılara eğilmesi, bunları düşünmesi. Bunları ele almadan, başarılarını sadece "çirkin ve ahlaksız futbol" sayesinde kazandığını düşünmek, "çok çalışmak"a yapılacak bir övgünün, "çalışmak kazandırır" düsturunun değer kazanmasını es geçilmesine neden olur. Sanırım, bilinçaltına yerleşmiş; alttan gelenlere karşı bir önyargı veya düzeni bozacağına dair bir korkunun tesiri.

Mourinho, şike yapmadı. Futbolcularına doping kullandırmadı(Bildiğimiz kadarıyla). Ahlaksızlığı hangi boyutlarda yaptı, bunu merak ediyorum. Mesele kurallara uymamak mı? Peki kurallara uymamak bir anarşistlik belirtisi değil midir?

Tamam Jose, bir anarşist değil. Ama cezalı olduğu soyunma odasına çamaşır sepetinin içinde girmesi veya oyuncularına bilerek kart görme talimatı vermesi onun ahlaksızlığından öte kuralların basitliğini ve yetersizliğini göstermez mi?

Peki mesela Mourinho için bugün söylenenler Maradona için söylenir mi? Siciline bakarsak Maradona çok daha pis bir adam (benim Maradona sevgim Jose'nin çok çok üzerinde). Napoli ile kazanılan şampiyonlukların arkasında bulunan Moggi ismi, kullanılan kokainler, alınan dopingler. Ama 1 dakika; Maradona'nın kolunda Che dövmesi var değil mi? Jose de ise öyle bir dövme olmadığı gibi üstelik Real Madrid teknik direktörü. Ondan öncesinde de İnter ve Chelsea var. Onu "pis" görmek için yeterli bir CV aslında. Futbolun içinde 10 yıllardır bulunan bütün pislikleri, sadece 6 sene önce ortaya ve zirveye çıkmış birine yıkmak için de yeterli.

3 yorum:

Yaz Helvası dedi ki...

Yazdıklarının ilk bölümüne, yani Fatih Terim ile yaptığın kıyaslamaya kadar olan bölümüne harfiyen katılıyorum. Mourinho'yu sevmeyenlerden birisi olarak (ama böyle bir grup adına değil kendi adıma konuştuğumu söylemeliyim) yazının geri kalanıyla ilgili bir kaç eleştiride bulunmak istiyorum.

Öncelikle küçük bir ayrıntı; ama Mourinho'nun Porto kariyeri Terim'le kıyaslanmayacak derece başarılıdır. Mourinho Kupa 1'i kazanan elit listedeki bir kaç teknik direktörden biri olmayı başarmıştır. Bu büyük başarıya karşın, 6 sene önce Champions dergisine kapak olduğunda bu adamın kim olduğunu çıkaramamıştım. Bugün ise Mourinho, endüstriyel futbolun diğer isimleri gibi yüzü pek çok reklamda kullanılan bir pazarlanma ürünü.

Her pazarlama ürünü insanların ortak hafızasında başka çağrışımlar yapar. Bu nedenle, örneğin ünlü bir kıyafet markası Ronaldo ve Beckham'ın yarı çıplak külotlu resimlerini, Messi'nin ile blue jeans - sweatshirt'lü resmini, Mourniho'nun ise takım elbiseli resmini kullanır. İnsanlarda farklı çağrışımlar yapsa da sonuçta hepsi birer pazarlama ürünü haline gelmiştir. Jose Mourinho da bunun istisnası değildir. Futbolcuların bu noktaya gelmek için daha az çalıştıklarını iddia etmek veya imagemaker'ların etkisinde ona az buna fazla oran biçmek bence bize düşmez.

Jose'nin büyük takımlar sonrası başarılarının ucuz transferlerle geldiğini söylemek de hatalı. City bu yıl transfere 145 milyon euro harcadı, Mourinho ise Chelsea'deki ilk senesinde 161 milyon euro harcamıştı.(rakamlar transfermarkt.de adresinden) Mourinho'nun doğru futbolcu seçimleri onu diğerlerinden başarılı kıldı. Zaten bu Mourinho'nun sistem kurmaktaki başarısı ile birlikte gelen en büyük özelliğidir ve bu nedenle kesinlikle büyük bir saygıyı hak ediyor. Milito'nun dünya çapında bir forvet olduğuna inanan tek isim belki de Mourinho'ydu ve bu doğru tespiti onu başarılara götürdü; ama Milito'ya verilen 25 milyon euro onun ucuz olmadığını gösterir. Yine ilk sezonunda Q7'ye 18 milyon euro verdiğini ve hiç verim alamadığını da eklemeliyim.

Ayrıca Mourinho'nun hiç bir başarısnı ahlaksızlıkla kazanmadığına ve ahlaksız bir insan da olmadığına kesinlikle katılıyorum. Benim açımdan Mourniho'nun sorunu bu kadar başarılı olan bir ismin, başarılarıyla hak ettiği saygıyı ve büyüklüğü rakiplerine saygı duymayarak küçültmesinde yatıyor. Bu inanılmaz Barcelona'yı 2008-09'da Hiddink Chelsea ile elemek üzereydi. Eğer eleseydi (ve ikinci maç Camp Nou'da olsaydı) acaba stadın ortasına koşup "ben bir numarayım" gibi saçma sapan hareketler mi yapardı, yoksa Guardiola'nın elini sıkıp soyunma odasına mı inerdi? Farkı kariyerde de arayamayız; çünkü Hiddink de Mourinho - Porto örneği gibi çok büyük bir güç olmayan PSV ile Ş.Ligi kazanmış bir isim. Sporun özünde rakibe saygı yatar ve bu saygıyı duymayanların veya geldiği noktayı hazmedemeyenlerin saygı görmesi beklenmez. Mourinho kariyeri açısından Hiddink, Ferguson, Wenger ile karşılaştırılacak az sayıdaki isimden biridir; ama oyuna ve sporun özüne saygı duymaması onu bu isimlerin her zaman altında kalmasına neden olur. Umarım bu skor onu bir nebze akıllandırır. Ama Chelsea, Inter, Real Madrid'i çalıştırdığı için pis veya ahlaksız kesinlikle değildir. Hepimiz biliyoruz ki Mourniho Chelsea ve Inter'in başındayken Real Madrid altın yıllarını yaşıyor olsaydı ve Real ile Mourinho arasında benzer bir sürtüşme yaşansaydı, Mourinho'nun şimdiki adresi Barcelona'ydı.

Sonuç olarak benim Mourinho'dan tek beklentim, çalışarak oluşturduğu kariyeri nedeniyle hak ettiği saygıyı, benzer şekilde başarılı olan (veya olamayan; ama emek veren) herkese göstermesidir. Emeğe saygı göstermeyenlerin kapitalist düzende büyük mevkilerde fazlaca yeri olsa da, sporun eşitlikçi ruhunda bu saygısızlık kabul edilmemelidir. Sevmek, beğenmek göreceli kavramlardır, herkesin görüşü kendinedir; ama sporun ilkeleri vardır ve bunlara saygı duymayan insanlara gereken tepkiyi göstermezsek zaman içinde sporun benliğini kaybederiz.

kutay dedi ki...

öncelikle bu kadar uzun ve dolu bir yorum bıraktıgın için telekkür ediyorum..
1-2 şeyi belirtmek istiyorum; birinci olarak terim ile mourinho'yu kıyaslamak değil amacım; sadece ikisinin çok kısa bir sürede zirveye çıktığı gerçeği var. yoksa jose'nin daha başarılı oldugunu kabul edebiliriz. sonuçta terim'de 96 öncesinde avrupa'da tanınmıyordu, hatta belki 96'da bile.
2.olarak; imaj konusu. jose de diğer futbolcular gibi markalar tarafından kullanılacaktır, benim dikkat çekmek istediğim nokta, piyasadaki imaj jose'nin aslında tam kendisi. mesela messi çocuk değil ama çocuklara rol modeli, beckham ve ronaldo'yu reklamlarda kullananlar alt kesimi hedef alıyor. ve beckham ile ronaldo futbollarından öte güzellikleriyle ön plana çıkıyor. ama jose değil. jose takım giyiyor, jose bir yönetici ve markaların hedefi onu yöneterek yönetici sınıfını çekmek. yanı aslında markaların üretmek zorunda olmadıkları, ellerine düşen bir malzeme. o nedenle jose futbolcularından farklı.

transfer ve rakip küçümseme konuları senin fikrindir, karşı gelmiyorum..
real chelsea ve inter geçmişi ise bence önemli; çünkü bence (sen ktılmıyor olabilirsin) aynı kariyer (örnek verıyorum)liverpool ve milan üzerinden yapılsaydı toplumun geneli tarafından bu kadar kötü gözle bakılmayacaktı.

yazının başında dediğim gibi; jose hyranı değilim, birçok hareketını tasvip etmiyorum ama oluşan anti-jose'ci tavır, jose'nin günahından-hatasından daha büyük hale geldi. biraz haksız saldırı var gibi, ama aslında bu jose'nin de hosuna giden bir durum..

Shareef dedi ki...

Ellerine sağlık bende baştan Jose hayranı olmayıp, özellikle bloglarda açıkca küfür edile edile (ananı.. avradını.. diye başlıklar atıldı barça maçından sonra :D) bu kadar mı kötü diye araştırınca süper bir adam gördüm.. bu bahsedilen rakibe saygısızlık falan hikaye tabi bakınız R. Madrid le sezon öncesi röportajları.. Adam Wenger, Hiddink gibi değil nefret edenlere rağmen adını en üste yazdırdı, silemez kimse artık :D Her takımda farklı bir taktikle ve farklı futbolcularla başarılı oluyor inadına.. Bu kadar başarılı bir adamın rakibine saygı duymadan bunları yapabilmesi ise sadece saçmalık olabilir..

Son olarak, Che ve ideolojisi dediğin gibi birini süper ultra ve bizi romantik yaparken, diğeri kötü, kibirli ve alçak yapar bizi de tabi ahlaklı :D