Çarşamba, Aralık 1

Galatasaray 79-53 Panellinios


Önce şu salonu yapanları analım. Salon güzel olabilir ama salon çok kötü bir yerde. Minibüs parası vermeyip 20 dakika yürümek isterseniz başınıza herşey gelebilir. Benim başıma henüz gelmedi ama olsun. Maçın başlamasına 45 dakika kala salonun önüne geldiyseniz, büyük bir hata yaptınız demektir. Oturabileceğiniz, yemek yiyebileceğiniz birşeyler içebileceğiniz herhangi bir yer yok. Ya 45 dakika salon içinde gürültülü müzikler dinelyip oturacaksanız, ya da dışarıda bekleyeceksiniz. Beşiktaş taraftarı Akatlar'da, Etiler'in içinde, Fenerbahçeliler Sinan Erdem'de Ataköy'de güzel güzel oynuyor maçlarını. Kıskanıyorum. Neyse, Ayhan Şahenk'te oynansa da bu sefer "niye İpekçi değil"deriz.
**
Gün boyu maça gitmek istiyordum. Fakat yalnız gitmeye üşeniyordum. Günün ilerleyen saatlerinde Hasan kardeşimiz bize 2 tane VIP bileti armağan etti. Sahanın içinde, oyunun içinde izleme fırsatını kaçıramazdım. Aradığım tüm Galatasaraylılar'dan olumsuz cevap alınca Beşiktaşlı kardeşimiz Semih ile beraber maçı izledik.

Maçtan önce Adnan Polat ile karşılaştık. VIP girişi önündeki kalabalığın profiline uymuyorduk. Herkesin takımları çektiği, şık giyinenlerin kalabalık oluşturdu bir kapı girişinde, atkılı polarlı 3-4 kişiydik. Bizim her an tepki gösterebileceğimizi sanmış olabilir. Tek tek herkese selam verdi, biz de "inşallah bari burada kazanırız" mealinde birşeyler diyerek tırsak bir tepki koydum. Beyler; stadyumda "yönetim istifa" diye bağırmak kolay, Adnan Polat gayet atletik bir adam, istese çoğumuzu döver. Suratına karşı isyan edemiyorsunuz. Korumaları saymıyorum bile.

Maç erken koptu. Yunan takımı oldukça zayıf geldi. Savunmamız klasik bir Mahmudi takımı savunması. Hücumda ilk başta bocalasak da sonradan açıldık. Shipp ve Tutku iyidi. Geçen senenin kahramanları Rancik ve Evren durgundu. Rochestie ve Andriç umarım "henüz hazır değil" konumundalardır. Daha ayrıntılı yazmıyorum, merak eden salona gelir. Eksik olarak ise pota altından bahsedebiliriz. Ribaund almakda zorlandık. Rakibe fazla hücum ribaundu verdik. Bu ilerleyen süreçte sıkıntı yaratabilir.

Galatasaray tribününe de ayrı bir parantez. Bu tribünün potansiyeli inanılmaz yüksek. Daha önce defalarca yazdığımız sıkıntıların sebebi de aslında biraz da bu; potansiyel yeteri kadar kullanılamıyor. Dünkü maç , farklı skor nedeniyle, ölçü olmayabilir. Yine de güzeldir. Tribün için de güzel bir idman maçı oldu. Keşke Yunanistan ile oynanan maçta "Horto Magiko" söylenmese. Hani biz burada "bizim bestemiz sizin besteniz" kavgası yapıyoruz, şimdi oradan da duyacaklar; sonra da "Galatasaray, Pao bestesini çalmış" diyecekler. Rajona ters.

Son anda biraz şans yardımıyla başladığımız Avrupa macerasında grupta 3'te 3 yaptık. Diğer 3 takımın da 1 galibiyeti var, grubun artı averajlı tek takımıyız. Ben de uzun bir aradan sonra (yaklaşık 1 sene) erkek basketbol takımını salondan izlemiş oldum. Bundan sonra devamı gelecektir, bu takım izlenmeyi, taraftar desteğini hak ediyor.

Bu takımın maçlarını her izlediğimde, burada yazdığım yazıların sonunu Cem Akdağ'a ayıracağım. Kaos günlerinden bugünlere gelirken başımızda o vardı. Onun emeği çok fazla. Cem Akdağ'a selam, yola devam.

Hiç yorum yok: