Perşembe, Aralık 16

Efes Pilsen 79-78 Panathinaikos


2010 yılında yerinde izleyemediğim için hayıflandığım 3 maç saysam, biri kesinlikle Türkiye - Sırbistan maçı olurdu. Dün bir boy ufağını, farklı bir tekrarını yaşadık.

Aslında maçın genel gidişatına baktığımızda Sırbistan-Efes Pilsen eşleşmesi yapmak mümkündü. Efes Pilsen'in her attığı giriyordu. Panathinaikos'a karşı 13-0'ı ve 19-3'ü yakalamak müthiş bir şey. İlk yarı Efes Pilsen için oldukça rahat geçti. Oysa bu bir final maçı sayılırdı ve bu kadar kolay geçmemesi gerekiyordu.

Hayatım boyunca basketbol hakkında bir şey öğrendiysem o da "ne olursa olsun 3.periyot'a dikkat"tır. Belki bizim Türk takımlarının özelliğidir. Maçlar bana göre, çoğunluğun fikrinin aksine son periyotta değil 3.periyotta kazanılır veya kaybedilir (ya da zor noktaya gelir).

Dün de öyle oldu. 3.periyotta sazı eline alan Panathinakos oldu. Sırbistan - Türkiye maçında; Sırbistan'ın her attığı girerken Türkiye nasıl oyunda kalmıştı hala benim için soru işaretidir. Sırbistan çok iyi oynuyordu, Türkiye tutuktu ama maça hep ortaktı. Dün de Efes çok iyi olmasına rağmen PAO oyundan düşmedi. Bir de klasik bir basketbol mottosu var; bizim kuşağa İsmet Badem ve Murathanoğlu öğretmiştir: "geriden gelen her zaman avantajlıdır."

PAO çok geriden geldiği için çok avantajlıydı herhalde. İlk yarıdaki muhteşem Efes savunması ikinci yarıda artık yoktu. Hücumdaki yüksek yüzde de kaybolmuştu. Yavaş yavaş gelen Panathinaikos kendine olan güveni kazanıyordu. Fakat şunu da ekleyelim; PAO takım olarak oyunda tutunabilmesine rağmen, oyuncular bireysel olarak çok kötü günlerindeydi, çok basit hatalar yaptılar.

Son periyotun başında Panathinaikos ilk defa öne geçti. Bu dakikalar içinde Diamantidis'in oyundan çıkması ilginçti. Hem bu kader dakikalarında kenarda oturması (Uğur Ozan'ın dediğine göre genelde bu dakikalarda kenara geliyormuş) hem de oyundan çıkarken yaptığı hareketler garipti. Diamantidis, takım arkadaşlarının konsantre olmadıları için basit hatalar yapmasına kızdı ve tabir-i caizse "sikerler" diyip sinirli şekilde kenara geldi.

Son dakikalarda Diamantidis yine oyuna girdi. Yine kritik işler yaptı. Bunlardan biri de Yunan ekibi için son hücumda şutu kullanıp takımını öne geçirmesiydi. Geriye kalan 3 saniyede Efes Pilsen'in sadece 1 şansı kalmıştı.

Efes Pilsen o dakikalarda o şansı kullanabilecek bir duruşa sahip değil gibi gözüküyordu. Ama Kerem Tunçeri yine "büyük oyuncu" olduğunu gösterdi. Kerem Tunçeri'ye önlem olmayan ve şaşkına dönen PAO savunmasının da katkısı var muhakkak. Fakat Kerem Tunçeri zekasını görmezden gelemeyiz. Sırbistan maçını en çok hatırlatan an da bu an oldu. Kerem Tunçeri sol taraftan turnikeyi bıraktı. Yine Murathanoğlu'dan öğrendiğimiz bir şekilde "Kerem Tunçeri, Kerem Tunçeri, Kerem Tunçeri...." demekten başka bir şey yapamazdık.

Efes Pilsen'i sevmiyorum. Bunu yazmaktan çekinmiyorum. Dün yenilse üzülmezdim. Ama bu şehirde fazladan 3 Euroleague maçı daha izleme şansımızın olduğunu bilmek de güzel. Dün maça gitmemin 1.amacı Diamantidis'i izlemekti. Beklediğimiz kadar iyi değildi. Beklediğimiz biraz da, geçen haftaki Olimpija maçı performansıydı, yani Superman olmasını bekledik. Yine de dün inanılmaz işler yaptı. 10 metreden attığı üçlükten sonra tüm salondan çıkan "yuh artık" sesi, yaptığı asistler muhteşemdi. Fakat Diamantidis'in aslında en önemli özelliği olan savunmasını çok net göremedik. Diamantidis dışında ortalama üzeri oynayan başka bir PAO'lu da yoktu. Takım ona ayak uydursaydı daha farklı olabilirdi. Buna rağmen Efes Pilsen'de iki Kerem, Rako, Nachbar, Thornton, Vujcic iyilerdi. Fakat işte basketbol böyle bir oyun, son top girmese bu iyi oynayan takım kaybedecekti.

Sinan Erdem müthiş bir salon. Ama Efes Pilsen'ın maçlarındaki salon atmosferi beni çok yoruyor ve boğuyor. İçerde kuru bir gürültü, gereksiz bir uğultu oluyor. Maçla ilgisi olmayan binlerce kişi var. Bir yandan sürekli çalan davullar. Ses sistemi. Bu arada Efes Kızları belki Efes Pilsen için bir renk olabilir ama umarım bizim takımlarımızda olmaz. Düşünsenize, Allah o günleri göstermiş ve nihayet Euroleague oynuyoruz. Rakip Panathianikos. Salon Sinan Erdem. Maçın son periyodu, Diamantidis bir sokuyor fark 18 sayıdan inmiş, rakip öne geçmiş. Ardından mola. Ve sahneye giren ponpon kızlar. Herkes mutlu herkes keyifli. Ne takıma gaz veren var, ne rakibe baskı yaratan, ne hakemi etki almaya çalışan. Kötü bir durum. Zaten kadının spor sahalarında metalaşmasını kabul edemem. Efes Kızları, "çamurlu sahada futbol oynayan bikinili kızlar" kliplerinin bir level altı gibi geliyor bana.

Sonuç: Güzel bir maçtı. En azından Diamantidis'i izlemedik demeyiz. Kerem Tunçeri'yi her hafta izleyebildiğimiz için de çok şanslıyız. Panathinaikos iki senedir İstanbul'a bir futbol bir de basketbol takımını gönderdi, bir sayı farkla mağlup olup döndü.

Hiç yorum yok: