Çarşamba, Aralık 22

Fenerbahçe 2-3 Bucaspor


20 liraya iki Süper Lig takımını izleme fırsatını her zaman bulamazsanız. Eviniz maçın oynanacağı stada 5 dakikalık mesafede olunca, saat 20.15'te başlayacak maç için 19.30'da "hadi gidelim" lüksünüz oluyor. Bunu ilk defa yaşadım, bundan sonra Caferağa olsun, Burhan Felek olsun daha yakın bana. Aralık ayında sıcak-güzel havayı bulunca, 3.5 sene sonra Saraçoğlu'na gittim. Saraçoğlu'na son gidişim; R.Carlos'un ilk maçı olan S.Dontesk hazırlık maçıydı. O hafta İstanbul'dan tşınıyordum, şimdi Kadıköy'e geri dönüyorum. 3.5 senenin açılışı da kapanışı da Saraçoğlu'nda oldu.

Sinan ve Yiğit ile beraber izledik maçı. Yiğit artık beni dövdürecek. Geçen seneki Trabzonspor maçı, dünkü Bucaspor maçı. İkisi de normal bir kaybediş değil. En azından maç sonu tepkileri olarak, Fenerbahçe'de bazı şeylerin sesli konuşulmaya başlandığı maçlar. 100 yıllık camiayı fişekliyorum.

Saraçoğlu'nu genelde deplasman tribününde ziyaret ettiğim için midir bilmiyorum ama stadın bu kadar güzel olduğunu fark edemedim. Daha önce kutu gibi bir stad gibi geliyordu. Sıkıntıları vardı, hem tribün açısından hem mimari açıdan. Belki de çocukluğumuzun Fenerbahçe Stadı'na alıştığımız için göz yadırgamıştı. Eskiden Çamlıca'dan esen rüzgarın eksik olmadığı, arka yoldan geçen arabaların göründüğü yerde; artık üstü kapalı, ısıtmalı, dış dünyaya kapalı bir stad var. Artısı da eksisi de var, eksiler daha çok maç sonuna doğru ortaya çıktı. Tabi bir de daha önce maça etki gibi konuları irdeleyen ergenlerdik. Şimdi maçı oturarak bile değil resmen yatarak izledik. Konfor had safhada. Deplasman tribününde olunca konforu fark etmek mümkün olmuyor.

Aykut Kocaman, diğer hocalardan farklı bir tarza sahip. Farklı konuşuyor, farklı davranıyor. Ama saha içine baktığımız zaman değişik bir şeyler göremiyoruz. Takım üzerinde farklı şeyler deneyen hocaları severim. Ama o farklılığı herkesin yaptığı gibi yapanlar ezber hocalığından kurtulamaz. Aykut Kocaman'da biraz o var sanki.

En basitinden; "kupa maçında as oyuncuları dinlendirelim". Evet bizim ülkemizde böyle bir mantık var. Aykut Kocaman "ben de yaparım, kupa maçında farklı olurum" diye düşünmüş herhalde. Fakat bu daha çok alt lig takımlarıyla karşılaşıldığında veya grupta 1-2 maç kazanıldıktan sonra yapılır, yapılmalı. Ne olursa olsun karşısınızdaki bir Süper Lig takımı ve gruptaki ilk maçı kaybetmişsiniz. Bir kaza, takımın gruptan çıkmasını engeller.

Alex yedek, Niang yedek, Emre yok, Volkan yok. Dün sadece Serkan yerine Volkan olsaydı bugün başka şeyler konuşulurdu. Daha önce Kadıköy'de yedek kaleciyle oynadığı için kaybeden bir takımın taraftarı olarak, Fenerbahçeliler için gerçekten üzüldüm. Kupadan elenmenin veya bir maçı kaybetmenin bu kadar basit bir nedeni olmamalıydı. Aynı şekilde hatalı gol yiyen kalecisini ıslıklayan taraftarın Kadıköy'de ve diğer stadyumlarda işi olmamalı. Fakat şu bir gerçek ki bu profil giderek daha fazla yayılıyor. Şunu da eklemek lazım; Fenerbahçe taraftarının "anlık tepki verme" özelliği onun bir kimliğidir ve her zaman var olmalıdır. Kendini frenlerse dışa vurum daha sert oluyor, daha zararlı oluyor. Misal geçen senenin son maçı. Dün akşamın Fenerbahçe tribün performansını hiç beğenmediğimi de eklemeliyim. Hafta içi oynanan bir kupa maçı diyip geçelim.

Bucaspor. Bülent Uygun hezimetine rağmen yine toparlanıyor. Geçen sene bu takımı çok yakından takip ettim. Sempati kralı oldular, herkesin sevgisini kazanarak Süper Lig'e çıktılar. Sonra Bülent Uygun geldi ve büyü bozuldu. Neyse ki Bülent Uygun takımı yarı yolda bıraktı. Ahlak dışı bir hareket, yanlıştan dönmelerine neden oldu. Samet Aybaba da çok beğendiğim bir hoca değil gerçi ama yine de Bucaspor'a daha uygun bir hoca olduğu gerçeği var. Aybaba, gençleri sever. Elinde de kullanabileceği inanılmaz bir potansiyel var. Dün ilk 11 oynayan Kamil Ahmet ve Civar 1992 doğumlu, oyuna sonradan dahil olan Salih (48 numarayı giyer, Marmaris doğumlu), 1994 doğumlu. Kaleci Atilla umut vermese de 1988 doğumlu, 10 numara Sercan 1988 doğumlu. Yeri gelmişken Sercan'dan bahsedelim. Geçen sene, devamlı oynayan Mehmet Batdal'ın gölgesinde kaldı belki ama yeteneği dikkat çekiciydi. Yine bir kupa maçı çin İstanbul'a gelmiş ve Sami Yen'de Galatasaray'a karşı oynamıştı. Mehmet Batdal laubali bir penaltı atışıyla takımını turdan ederken, Sercan Galatasaray defansını dağıtmakla meşguldü. Dün yine iyidi.

Bucaspor, sezon başında kaybettiği sempatikliği yeniden kazanmak üzere. Güzel olan da bu. Bu sene 3 İzmir takımını da canlı izledim. Geçen sene de izledim. Arada çok değişiklikler olsa da Bucaspor yine bıraktığımız yerde. İyi toparladı. Diğerleri ise (Karşıyaka ve Altay) sıkıntılı.

Fenerbahçe'de Yobo fena değil gibiydi. Dia istekli, Stoch isteksizdi. Gökhan Gönül kötüydü, Gökay'ı ilk kez izledim bir numarasını, artısını göremedim. Baroni aynı, Semih yitik, Selçuk faydasızdı. Uğur Boral'ın sakatlıktan çıkması sevindirici. Severim Uğur'u.

Özgür Yankaya kötüydü ama en azından maçın önüne geçmek için şovlar yapmadı. O da yeterli oluyor. Kötünün iyisi.

Bu arada Fenerbahçe'nin forması çok kötüydü. Bizim yıllar önceki buz mavisi forma ile kapışır.

Hiç yorum yok: