2000 yazına geri dönüyoruz. Türk futbolunun en güzel sezonunun başına. Tamamen subjektif bir cümle bu ama aksini iddia etmem, edemem. Her anıyla çok heyecanlı geçen bu sezonun transfer dönemi de oldukça sükseli olmuştu.
2000 yılının UEFA Şampiyonu Galatasaray, 5.şampiyonluğu kazanmaktan çok Şampiyonlar Ligi'nde başarı istiyordu. Güçlü ve kaliteli kadrosunu hocası ve santrforu dışında korumuştu. Türk futbolunun en önemli ikonlarından ikisi Fatih Terim ve Hakan Şükür İtalya'nın yolunu tutuyordu. Hoca açığı, Commandante'nin hemşehrisi Lucescu sayesinde dolmuştu. Geriye santrfor kalmıştı. Yedek forvet Arif Erdem, Real Sociedad'a geçmiş, onun açığı Samsunspor'un gol kralı Serkan Aykut ile doluyordu. Ama büyük hedeflere büyük golcülerle ulaşılırdı.
Gündemde 3 tane forvetin ismi vardı. Yanılmıyorsam Mehmet Cansun, bu 3 isimden 2 tanesini kadromuza katacağımızı beyan etmişti. Real Madrid'in belalısı Mario Jardel, Hırvatların yıldızı Alen Boksiç ve suyun karşı tarafından Viorel Moldovan. Açık söylüyorum ki 15 yaşındaki bir delikanlı olarak en çok Moldovan'ı istiyordum. Ezeli rakibin yıldız topçusunu almanın dayanılmaz hazzını yaşamak bir yana Moldovan hakikaten beğendiğim bir forvetti. Ve ondan bir önceki Rumen forvet Adrian İlie de bir o kadar sevdiğim isimdi. Rumen olsun çamurdan olsun Hagi-Popescu-Moldovan koysun Cimbombomun şampiyon olsun isterdim.
Üstelik Moldovan'ın Florya'ya geldiği haberleri o günlerde İstanbul dışında olan ben ve arkadaşlarımı oldukça heyecanlandırmıştı. O günlerde güneydeydim ve Fenerbahçeliler çok mutluydu. Çünkü o güne kadar yabancı transferini çoktan halletmişlerdi.
Galatasaray'ın şampiyonluk serisine son vermek isteyen Fenerbahçe, takımın başına milli takımın hocası Mustafa Denizli'yi, o ise takıma Revivo-Rapajç-Lazetiç üçlüsünü getirmişti. Hangisi hangi gün geldi çok net hatırlamıyorum. Ama mayıs ayının sonunda Andersson ilk gelen isimdi. Fenerbahçe'nin Hakan Şükür tipi santrfor arayışlarındaki son noktaydı. 1994 Dünya Kupası'nın yıldızı çubukluyu giyecekti. Andersson için harcanan para medyanın oldukça ilgisini çekmişti. İsveçlinin eski günlerinden uzak olduğu iddia ediliyordu. Ama sonuçta dünya futbolunun en önemli isimlerinden biriydi. Andersson transferi Fenerbahçe'yi transfer sezonunda -her zaman olduğu gibi- 1-0 öne geçirirken, Moldovan'ın yolunu açtığı için beni sevindiriyordu.
Fakat Moldovan gelmedi. Avrupa Gol Kralı Süper Mario Jardel transferi, Cem Uzan özneli haberlerle duyuruldu basın tarafından. Eleştirilecek hiçbir şeyi olmayan, leblebi gibi gol atan bir forvetti. Real'e attığı goller 25 Ağustos'ta oynanacak olan Süper Kupa Finali öncesi özgüvenimizi arttırıyordu. Ama ne yazık ki, ne Moldovan ne de Boksiç Galatasaray'a geldi. Lucescu'nun çalıştığı 4 sene boyunca zihinlere kazıdığı "takım içi denge" felsefesi bir başka pahalı forvetin Galatasaray'a gelmesini engelledi. Türk futbolunun o sezon geldiği nokta böyleydi. Jardel transferi bizi kesmemişti.
Fenerbahçe ve Galatasaray'ın transfer borsasını sadece ülkemizde değil Avrupa'da salladığı o günlerde Beşiktaş oldukça sönük kalan bir transfer gerçekleştirdi. Avrupa futbolunu yakından tanıyanlar gelen tehlikenin farkındaydı ama isim olarak Jardel'in de Andersson'un da bir satır altındaydı. Fransız siyahi futbolcu, Lens'ten ülkemize gelirken, kimse onun 9 sene sonra reklamlarda-filmlerde oynayacak kadar kült bir isim olacağını tahmin edemiyordu. Pascal Nouma, o yaz günlerinde Jardel ve Andersson haberlerinin arasında kaybolsa da, sezon başlangıcından itibaren, Türk futbolunun en unutulmaz figürlerinden biri olmaya başlıyordu. Jardel 1 sezonda 22 gol, Anderson ise 2 sezonda 19 gol atarak ülkemizden ayrılırken, Nouma 9 sene boyunca en çok konuşulan, hatırlanan isimlerden biri oluyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder