Çarşamba, Haziran 10

Underrated Aşklar


Aslında Lincoln ile İliç'i kıyaslayan bir yazı yazacaktım. Baya da ilerlemiştim ama beceremedim. Lincoln'ün özne olduğu cümleler İliç'ten daha fazlaydı. Sildim. Konuyu değiştirdim o nedenle. Türkiye'ye, Galatasaray'a gelişlerinde dudak bükenlerin, daha sonradan dost muhabbetlerinde "adam gibi topçuydu" dedikleri, yüksek karakterli futbolculardan bahsetmek istiyorum. Lincoln'ü falan boşverelim. Galatasaray'ın 21.yüzyılda forma giymiş ama endüstriyel olmamış yabancı futbolcuları.

Sasa İliç. Üzerine ne yazsam hep birşeyler eksik kalacak. 2 sezon oynadı. Yıldız topçuların adı geçerken İstanbul'a o geldi. Herkes önce "bu kim" dedi. İlk maçında 2 gol attı. İlk sezonunda şampiyonluk yaşadı, yaşattı. Oyundan çıktığı anda atılan gole oyundakilerden daha çok sevindi. O kenarda sevinince, gole sevinen tribünler daha çok sevindi. Son hafta Kayserispor maçında oyundan alınırken "Sasa İliç oley" diye bağrılırken, Mustafa Keçeli'nin golü geldi. O tezahürat daha sonra İliç'e duyulan sevgiden daha fazlasını anlatmaya başlamıştı.

Fazla çalıma girmezdi, "no look" yapmazdı. Sırp olmasına rağmen savaşan, güçlü,agresif topçu da değildi. Sağında Cihan, solunda Orhan, arkasında İnomoto/Saidoo vardı. Her yabancı gibi, o da hafif yalnızdı. Ama sessizdi, sorun çıkarmıyordu. Topunu oynamaya devam ediyordu. Bazen iyi, bazen kötü. Ama hep aklıyla, hep samimiyetle. Sonra?

Bir maçta kırmızı kart görünce, şu an başkan olan Polat onu "ihanet" ile suçladı. O güne kadar yedek kalınca ses çıkarmayan futbolcu, hakemin (doğru veya yanlış) tartışmalı bir kararıyle kart görünce "hain" damgası yedi. 2001 Ankaragücü maçının hainleri o sene takımdayken üstelik. Sene sonunda bu neden gerekçe gösterilerek İliç gönderildi. Yerine gelen Lincoln ondan çok daha fazla, çok daha gereksiz kartlar gördü. Ne zaman Lincoln bir bok yese mahallede şu denir. "Ulan İliç ne güzel adamdı be."

Sebastian Perez. Fatih Akyel'in yerine sağ tarafa monte edildi. Kronik sakatlığına rağmen inanılmaz savaşan bir topçu portresi çizdi. Sert geçen kış mevsiminde beyaz formayla çıkılan her maçın sonunda, formasındaki beyaz gözükmedi. Fatih Akyel, Fenerbahçe'ye imzaladığı gün tribünler ikiye bölündü. Fatih'i savunanlara karşı duranlar onu bayrak yaptı. Kiralık olarak geldiği Galatasaray'da sadece 1 sezon oynayabildi. Şampiyon Kadro başlıklı yazılarda adı yer aldı. 2002 yılından beri Galatasaray defansınin geri dörtlüsü Uğur Uçar dışında sağ bek göremedi. Sabri ne zaman sağ tarafta adam kaçırsa Kapalı'dan bir kişi illa şunu der."Perez vardı eskiden ne baba herifti."

Andreas Fleurquin. Perez ile aynı kaderi yaşadı. 1 sene oynadı, şampiyonlukta payı oldu. Beşiktaş'a 2 gol attı. Kendini sevdirmesi fazla uzun sürmedi. Mücadelesiyle ilk günden kalplerdeki yerini aldı. Nou Camp'ta gol atmışlığı da var. Ne zaman bir Beşiktaş maçı olsa hemen onun adı söylenir.

Faryd Mondragon. O da kiralık geldi. Ama onu bırakmak akıl karı olmazdı. Levski Sofya deplasmanında Lucescu'ya Şener Şen'in Kemal Sunal'ı köyden kovmaması gibi "çıkmirem" minvalinde yaptığı gider onun ne kadar deli olduğunu gösterdi. Sonra Anfield'da "bir kaleci nasıl puan kazandırır" dersini verdi. Kadıköy'de 7 kişiyle oynarken "rakip tribün nasıl delirtilir"in dersini verdi. Bonservisini almak için Beşiktaş ve Galatasaray birbirine girdi. "Beşiktaş'a gitmem, Galatasaraylıyım" dedi. Mehmet Topuz'dan daha samimiydi. Galatasaray formasını giydi. 2004'te Olimpiyat'ta onu yuhalayanlar oldu. O küsmedi takıma, taraftara ve armaya. Galatasaray Dergisi'ne verdiği röportajla "o maç"ı anlatınca birçok kişiyi ağlatmıştır eminim.2005 yılında Olimpiyat Stadı'nda kupa finaline çıkınca bu sefer "bir kaleci nasıl kupa kazandırır" dersini verdi. 2006'da çoktan ilah olmuştu bile. Kayserispor maçının son dakikalarında ağlamaktan aut atışını kullanamamıştı. 2007'de takımın ayakta kalan tek futbolcusuydu. Köpekleri, sevgilisi Adriana, her daim kaldırdığı baş parmağı Mondragon'u Mondi yapan şeylerdi. 2007 sezonu içinde "artık Türk vatanadaşı olabilirim 6 senedir buradyım, yönetimden ses bekliyorum" dedi. 2007-08 sezonu başlamadan gönderildi. Galatasaray bundan sonra ne zaman kaleci arayacaksa o zaman şu laflar denilecek: "Madem kaleci alacaksanız Mondragon'u niye gönderdiniz lan o zaman!!?"

Morgan De Sanctis. Mondragon gibi olur dendi. O da kiralık gelmişti. Ama olmadı. Mondi kadar iyi değildi. Ama işte inanılmaz bir sinerji yarattı. Kazandırdığı 1 tane bile maç yok (belki Benfica, belki İBB) ama buna rağmen onu sevmeyen de yok. Son maçta kadroda yoktu ben de stadyuma geç girdim. Ama maç öncesinden tribünlerle baya duygusal şekilde vedalaşmış. Semih Şentürk'ü yerden kaldırması ve Kemal Akbaba'nın ensesine attığı tokat bile yeterdi.

Capone. Galatasaray açıklarının yaptığı ortalara kimse dokunamayınca onun ruhu çağrılır. "Arka direkte Capone olacaktı şimdi." UEFA Kupası kazanıldığında ön planda o yoktu ama şu an o kadrodan en çok sevilen 3-5 topçudan biri. Arka direk golleri ile sevindirdi, Roma polisinden yediği coplarla üzdü.

Hiç yorum yok: