Perşembe, Mart 12

Galatasaray 1-3 Fenerbahçe


Hafta sonu basketbol maçında olamazdım, futbol takımı da Trabzon deplasmanında. Bu hafta yerinden izlenecek maç ne olsun diye düşünürken imdadımıza voleybol derbileri çıktı. Bu sayede Sami Yen - Şahenk- Akatlar üçgeninden çıktım. Dün bayan voleybol derbisi için Burhan Felek'teydik. Bugün de aynı saatte erkek derbisi var ve bayan maçından daha zevkli geçecektir. Ama Hamburg maçı nedeniyle izleyemeyeceğiz.

Önce salondan başlayalım. Burhan Felek'e gitmeyeli nerden baksan 2 yıl olmutur. Belki daha da fazladır. O zaman basık bir salondu. Tek tribündü. Ben gitmeyeli iyi bir hale gelmiş. Çok iyi değil ama iyi olmuş. Biri tek sıralı protokol tribünü olmak üzere 4 taraf tribün olmuş. Kale arkası- pota arkası nasıl tabir edilecekse voleybol salonunda, orası iki takımın taraftarına ayrılmış. Orta taraf ise aile-dost tribünü şeklinde. Girişler çıkışlar çok güzel, biletler ucuz. Tavan yükselmiş, salon rahatlamış. Sözün özü salon güzel olmuş.

Tribünlere geçelim. Evsahibi Galatasaray gözüküyor kağıt üstünde ama Fenerbahçeliler çoğunluktaydı. Fenerbahçelilerin çoğunlu ise GFB Grubu olmuştu. Fenerbahçe'nin tribün işlerine girmek istmiyorum ama GFB biraz haksız eleştiriliyor. Dün çok iyi organize oldu Fenerbahçe ve tribünde de maçtaki gibi üstünlük sağladı. Bunda skorun onlar lehine devam etmesi ve Galatasaray'ın iddiasız bir takım olması önemli bir etkendi muhakkak.

Tribündeki atışmalar, yapılan kontralar, makaralar muazzamdı. Tribün cemaatini dinlendiren ve eğlendiren maçlardan biri oldu. Keşke her branş böyle olsa. Yarı yarıya. Ama artık yarı yarıya bir kenara yüzde 5'i bile zor buluyoruz(bknz.basket maçları).

En ufak küfürde oyunu durduran hakemlere de selam ediyorum. O kadar kolay olmamalı. Kişiye ve kuruma küfür edilmedikten sonra her türlü küfür olabilir bence. Bu ayrı bir konu uzun uzun yazarız bir ara. Ama voleybol camiası en ufak küfürde oyunu durdıracaksa, salon boşaltılmakla tehdit edilecekse televizyonlara çıkıp ağlamasınlar. Futbola gösterilen ilgi bize gösterilmiyor demesinler. Zaten dün bir daha gördüm ki voleybol her insanın izleyebileceği bir spor değil. Sanat filmi(!) izlemek gibi bir şey. Olay yok, aksiyon yok, konu belli değil. Tribün coşkusu olmazsa uyumak mümkün. Hiçbir maç için de haftaiçi saat 18.00'de bu kadar seyirci gelmez.

Takımlara ve maça bakalım. Voleybol izlemiyoruz belki ama anlaşılmayacak bir oyun değil. Kimin iyi kötü oynadığı, kimin niye kaybettiği kazandığı belli oluyor. Maçtan çok tribünleri izlesem de belli oluyor. Galatasaray maçın kaderini belirleyen takım oldu. Dönem dönem oyundan anlamsız şekilde koptular ve basit hata yaptılar. Bu esnada Fenerbahçe farkı açtı. Ama Galatasaray toparlanıp bir çok defa geri geldi. Ama en kritik zamanlarda çok kolay sayı verdi. Topu dışarı atmak bile bir nebze, ama servisten fileye takmak ve anlaşmazlıktan kolay toplara vuramamak anlaşılır gibi değil. Konsantrasyon sorunu olduğu belliydi. Jgonna isimli siyahi oyuncumuz en çok mücadele eden isimdi. Renginden ve Fener maçı başarısından dolayı Nonda dedik ona. Takımı ayakta o tuttu. Ama maçın yıldızı Fenerbahçeli Seda Tokatlıoğlu'ydu. Bir ara arka arkaya servislerle kendisi bile yorulmadan sayılar kazandırdı. İnce fiziğine rağmen topu öldürmekte çok başarılı.

Bayan voleybol maçı izleyip de güzel kızlara bakmamak da olamaz. Sahada oynayan en güzel voleybolcu Fenerbahçe'nin Azeri liberosu Valerya Korotenko bence. Ama voleybolcular basketçilerden daha güzeldir genellemesi pek doğru çıkmadı. Valerya bile Tuğba Taşçı'nın yanında sönük kalır.

Hiç yorum yok: