Çarşamba, Ağustos 19

Yalnız Değilmişim, Herkes Manyak



"1983 yazında yazar olmak amacıyla öğretmenlik mesleğini bıraktım. İki hafta geçmeden, Arsenal hiç beklenmedik bir biçimde, İngiliz futbolunun en hararetli ismiyle, İskoçya'da bir önceki sezonda ellinin üstünde gol atan "Gol Makinesi" Kelt oyuncu Charlie Nicholas ile sözleşme imzaladı...


... Şimdi baktığımda, Charlie'nin futbol kariyeriyle kendi yazarlık kariyerimi ilişkilendirmemem gerektiğini açıkça görebiliyorum. Ama o zamanlar bu fikrin cazibesine kendimi kaptırmıştım...


.. Bütün bunların gözle görülür biçimde birbirine paralel ilerlemiş olması beni halen şaşırtıyor. 76'da yaşadığım son aydınlanma sürecinde, yani Terry Neill takımın başına geçip de Malcolm Macdonald'ı aldığında üniversiteden ayrılmak üzereydim. Charlie'nin takıma gelişinden yalnızca bir yıl sonra ise Cambridge'de sebep olduğum bir sürü karmaşanın içinden çıkıp yeni bir hayata başlamak için Londra'ya taşındım. Belki futbol takımları ve insanlar hep yeni başlangıçların peşindedir, belki de Arsenal ile biz öyleyiz ve bu yüzden de birbirimize yakışıyoruz.


Charlie mevzusuna geri dönecek olursak, o tam anlamıyla kaderimin belirleyicisi rolünü oyandığını kanıtladı. İlk maçını izlemek için 40.000 kişiyle birlikte ben de stadyumda yerimi aldım. İyi oynadı. Gol atmadı ama verilen görevi başarıyla yerine getirdi ve maçı 2-1 aldık. Bir sonraki Wolves deplasmanında iki gol attı. Lakin yıl sonuna dek görüp göreceğimiz bundan ibaret kaldı. 27 Aralık tarihinde Birmingham'a attığı penaltı golünü saymazsak Highbury'de hiç gol atamadı.


Diğer Gol Makinesi'ne, edebiyat versiyonuna gelince, hayal gücü zengin oyununu bitirdi ve "teşvik edici" bir ret mektubu aldı. Başka bir oyun yazdı ve bu sefer o kadar teşvik edici olmayan başka bir ret mektubu aldı. Kirayı ödemek için bütün berbat işlerde çalıştı. Ortada yılbaşından önce, daha doğrusu birkaç yılbaşı devirene dek gol atacğına dair hiçbir belirti de görünmüyordu. Eğer Liverpool taraftarı olsaydı ve talihini Ian Rush'ın ellerine bıraksaydı mayıs ayı gelmeden Booker ödülünü alırdı."

Nick Hornby - Fever Pitch

4 yorum:

seanpenn dedi ki...

post un başlığı ve rijkard ın forması ne alaka?

Sinan Yılmaz dedi ki...

bende de vardı zamanında. Berbat bir lise dönemi geçirmiştim ve o berbat geçen süreçte Galatasaray 3 yıl hiç şampiyon olamamıştı.

Sonra dershaneye başlamıştım ÖSS için. Gerets'li dönemin ilk şampiyonluğu gelmişti.

Üniversite'ye gitmiştim Eskişehire bir sonra ki yıl. Aşk hayatı olarak berbat bir dönemdi, psikolojim acayip bozulmuştu, Gerets kovuldu vs.

Sonra kız arkadaşımla Çanakkale'de yaşamaya başladığım dönem 2007 başı.
Benim için ve Galatasaray için milat!
Feldkamp ve Adnan başkan geliyor. Yeni bir alt yapı oluşuyor, Galatasaray'ın kokuşmuşları takımdan gönderiliyor vs.
Benim o güne kadar yaşadığım en güzel yıl!
07-08 yılı.

Sonra 08-09'da daha da olgunlaşıyor ilişkim, daha da mükemmel bir yıl geçiriyorum... Aynı zamanda Galatasaray'da Skibbe ile birlikte daha da olgunlaşıyor.

Fakat benim 2 yıllık üniversite hayatının sonu ve kız arkadaşımla geçirdiğim 2 yılın sonu geldiği gibi, Skibbe sisteminin de sonu geliyor.

O yaklaşık üç ay boyunca hem ben geçmişe dönmenin, hemde Galatasaray geçmişe dönmenin acısını çekiyor.

Şimdi kız arkadaşım işe başladı bende Kpss'ye hazırlanıyor, AÖF 4. sınıfı da bir yerden vermeyi düşünüyorum.

Benim çalışma ve sabretme yılım, Galatasaray'ın da çalışma ve sabretme yılı :D

Tek değilsin Kutay

kutay dedi ki...

of extensor müthişsin ya..)
yalnız şu enteresan, sen ve galatasaray için bakınca çalışma ve sabretme yılı..senin paralleliğn o.
ben yenilik ve devrim diye bakıyorum, öyle kuruyorum ilişkiyi..
ikisi de doğru ama bakış açıları nasıl da farklı, değişiyor. eh yani 20 milyon adam var hepsi bir yerden kuruyor birşey herhalde...) neyse işte ya, normal değiliz..)
bu seanpenn'in sorusu için de açıklama olmuştur biraz herhalde..
ulan rijkaard, sayende hayatım değişecek..)

seanpenn dedi ki...

yeterince iyi bir açıklama oldu ben x ler sizi :)