Pazartesi, Ağustos 31

1 Sene


İstanbul'a geri dönüş nedenlerinden biri.

Bugün Bodrum'dan İstanbul'a geri döneli tam 1 sene oldu. Durum değerlendirmesini tabi ki burada yapmıyacağım. Ama şöyle genel bir bakışı bu blog hakediyor.

İşsiz olarak gelmiştim geçen sene bugün, şimdi ise bir işim var. Üstelik sevdiğim, istediğim bir işe sahibim.

Buna rağmen geçen sene bugün cebimde para yoktu, bugün de an itibariyle sıfırı tüketmek üzereyiz.

Buna rağmen cüzdanımda 1.400 TL fiyatındaki bir kapalı kombinesi var. Geçen sene İstanbul'a geri dündüğümde Sami Yen'de oynanan ilk maç olan Antalyaspor maçına 30 lira bulamamıştım oysa.

Hala kendi evime çıkamadım. Geçen sene evi olan arkadaşlarım "kiraya ortak ol" diyordu, şimdi evi olan bir aradaşım yok, kiraya çıkan yok. Bu çok ilginç.

Arkadaşlarım hala üniversite okuyor veya iş arıyor. Ben mezunum ,askerlik tamam, iş var. Fakat yine de iyi bir durum değil bu. Daha çok sıkıntısı var.

Geçen sene bugün ilk defa sahura kalkacaktık. O zaman 30 gün oruç tutuyordum. 7 senedir içki içmemiştim.

Bugün Ramazan ve ben oruç tutmuyorum. Alkolle ilişikim ise son 8 aydır artarak devam ediyor.

Alkolle ilişkim kızlarla olan ilişikilerimi de olumlu(!) yönde arttırdı.

Buna rağmen geçen sene "iş bul da evlen" diyenler, artık benden cacık olmayacağını farketmiş olsa gerek bu isteklerini duyurmuyorlar.

Geçen sene bugün, yeni kurulmuş sayılabilecek ailemi bir daha ne zaman göreceğim belirsizdi. Şu anda bile hala belirsiz. Ama arada geçen sürede nimet yerine sayılabilecek 2 Bodrum seferi yapabildim.

Orada, burada olduğumdan daha huzurluyum.

Buna rağmen burada kalmaya inat ediyorum. Kombineyi alma nedenlerimden biri de bu inadımın devam etmesini sağlamak.

Bunları niye buraya yazıyorum? Çünkü son 1 senenin en güzel, en olumlu gelişmesi bu blog. Geçen sene bugün blogu en yakın arkadaşlarımız bile okumuyordu. Şimdi ise bu blogun da katkısıyla birçok yeni arkadaşımız, dostumuz oldu, olmaya devam ediyor. Ayrıca bir işe yaradığımızı hiisedebiliyoruz. Bu hissi sosyal hayatta veren çok olmuyor.

Asıl muhasebeyi akşam tek başıma özneler kullanarak yapacağım. Fakat bize şevk veren, heyecan veren, tutunmamızı sağlayan bu blog da bu konu hakkında bir kaç satıra sahip olmayı hakediyordu. Yazdık, başınızı şişirdik. Kusura bakmayın. Bu da yazdığımız 1200. post oldu bu arada. Boş beleş değil yani...

6 yorum:

Sinan Yılmaz dedi ki...

Tuhaf bende tam sayı olduğun da acayip acayip şeyler yazıyorum :)

100. postumda yazmıştım mesela blogu ve gidişatımı.

Seninde 1200'de olmuş.

Bende bırakmıştım 3 sene alkolü.
Üniversite hayatı bitip Trakya'ya döndüğümde baktım ki geride bıraktığım bütün dostlarım alkolik olmuş.

Çevre insanı şekillendiren yeğane olgudur.
17 yaşımda bu mahalleden kaçmam o yüzden.

Alkole ilgim giderek artıyor benimde fakat ne tuhaftır bizim ayyaşlar bile Ramazanda içmiyor.
Bende içmiyorum, oruçta tutmuyorum.

Bu yıl çalışma ve işimi alıp seneye başka bir şehre taşınma yılım.
Ben yalnızlığı seviyorum. Ailem çok geniş, Ablamlar yeğenler vs Lüleburgaz'da aynı apartmanda oturuyorlar.

Ama bence ne kadar uzak kalırsan saygın sevgin o kadar büyük oluyor.

Bu arada kimsenin blogunu en yakın arkadaşı okumaz zaten.
Ben en yakın arkadaşıma söylesem, salak mısın, al bir Absoult'ta içelim der mesela :)

Lüleburgaz'dan 17 yaşımda kaçmamın sebebi onun gibi olmamaktı aslında.

Şimdi onu ve eski arkadaşlarımı görünce doğru yaptığımı anlıyorum.

Neden anlattım ben şimdi bunları hiç bilmiyorum :) Seneye bugün olsa seninle bir eve çıkardık ama hehe

Adsız dedi ki...

İyisin İyisin

kutay dedi ki...

@extensor
al bir Absoult'ta içelim...=)

peralta dedi ki...

trakyalı adam rakı içer.

Sinan Yılmaz dedi ki...

Yaşa Peralta hemde susuz, iki buz atarsın içine tamamdır.

Adsız dedi ki...

hayatta, verdiğin en ufak kararlar bile insanın geleceğini ne kadar farklı bir yone cekebiliyor,iyi veya kotu.sen kendı kararlarını kendı yanlıslarını secebılıyosun onemlı olan da bu,gerisi teferruattır,dııl mıdır?