Salı, Ağustos 25

Fark var

Tabii ki Fatih Terim ile Mustafa Denizli arasında insan ilişkileri vesiare açısından yığınla fark var. Şunu kabul etmek lazım, padişah da olsan alçak gönüllü olacaksın ki bu ülkede sevilesin. Olay masa yumruklama falan değil, saha kenarında takla atmak da değil. Öyle olsa Yılmaz Vural en nefret edilen hoca olurdu, ama Yılmaz Vural ismi herkesin yüzünde bir tebessüm oluşturuyor. Olay kendini beğenmişlik, İtalya'dan döndükten sonra briyantinli saçları ve tavırlarıyla imparator gibi gezmek ama 9 yıl boyunca geçen sene hasbelkader gelen yarıfinal haricinde teknik adam olarak hiçbir başarı ortaya koyamamak ve buna rağmen herşeyin en iyisini ben bilirim havaları. Yoksa ne maaşıdır Fatih Terim'i bugün bu kadar antipatik yapan, (Daum ne kadar alıyor ki) ne de Galatasaraylılar'ın bir çoğunun düşündüğü gibi basın üstüne üstüne gidiyor hocanın. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı iki teknik diretörünün her açıdan kıyaslanması normal. Ama bizim insanımız Fatih Terim'in bilirimci, ukala ve mafyöz hareketlerinden ziyade Mustafa hocanın akilliğini daha yakın buluyorsa kendine bunun altında Galatasaray kaptanlığı, 4 yıllık şampiyonluk serisi vb. şeyler aramamak lazım diyorum. Ben en iyiyim diyip başarılı olamıyorsanız ya da basın toplantısının hangi dilde olacağı önemli değil deyip o İngilizceyi konuşuyorsanız "vay be bu yaşta adam İngilizce basın toplantısı yaptı, helal olsun" tavrını kimse beklemesin. Çünkü mecburiyetten değil, egodan kaynaklanan bir durum olduğu apaçıktı. Velhasılkelam çok farklı iki teknik diretör Denizli ile Terim...

2 yorum:

Sinan Yılmaz dedi ki...

Hep anlatıyorum belki daha önce yazmışımdır, okuyan olmuştur vs.
Yine anlatacağım.

Uero 2004'te yarı final maçı.
Çek'ler ile Yunan'lar oynuyor.

Maç uzatlamara gidiyor.

Ağabey uzatmalar boyunca, Terim hep şöyle.

Biz 2000'de Final oynarken.
Biz 2000'de uzatmalara kaldığımız da.
2000'de de olmuştu oyuncular böyle maçlarda...

Şeklinde giden cümleler.
2000 kadrosunun tamamı iyidir, kötüdür, dindardır, solcudur... Bir şekilde ayrışırlar.

Fakat 2000'den sonra ortaya çıkan ve bütün Galatasaray efsane kadrosunda oluşan neydi biliyor musunuz? (Türk oyuncular için söylüyorum ve teknik ekip için)

İstisnasız!

Ne oldum delisi olmak!
Başarıların büyüklüğü altında, onu taşıyabilecek karakter büyüklüğüne sahip olamamak.

Hepsi uçtu gitti, yok oldu.

Rijkaard'ın altında çalışmayı kendine yediremeyen Bülent Korkmaz şimdi konsomatrislerle Fox tvde röportaj yapıyor mesela.

Halbuki bir UEFA kupası kaldırmak, Rijkaard isminin yanında nedir ki?

Tamam devrim yaptınız, ülke futboluna devrim getirdiniz.
Ama kaldıramadınız da!
Ezildiniz, un ufak oldunuz.

Atatürk'e ihanet eden arkadaşları gibi, Galatasaray'a ihanet ettiniz.

Büyük padişahlığı yıkıp, sevilen adam olma, ülke tarafından idol alınan adam olma olgularından sonra, demoktasiyi algılayamadınız.

İsmet İnönü'de yaşamıştı buna benzer bir şeyi.
Emekliliği kabullenemiyordu.
Bülent gibi, Hakan gibi vs vs.

O yüzden o kadronun Atatürk'ü, Hagi'dir.

Tarhan Tuna dedi ki...

çok güzel bi tanımlama