Play Off ilk turu iki ezeli rakip için dün başladı. Görünürdeki en çetin, en dengeli eşleşme buydu. Ama basketbol kalitesi açısından en kalitesiz maç da dün oynandı. Bu sezon iki takım 3.defa karşılaştı. İlk yarıda Akatlar'da oynanan maçın bazı anları dışında 3 maçta da oldukça sıkıcı anlar yaşandı. Dün de öyle oldu.
Seriyi geçen takım Efes'le oynayacak. İki takımın da Efes'ten bir maç alması bile çok zor. Haliyle seri bir prestij mücadelesinde ve önümüzdeki senenin planlarını belirleme amacı taşıyor. Galatasaray takımının Türk oyuncuları bence lig için ideal. Rotasyonu geniş tutabiliyor. Sezon öncesinde sakatlanan Tufan da geri döndü. Yerlilerden sıkıntı yok. Önümüzdeki sezon Galatasaray takımının ideallerine ulaşmayı belirleyecek olan tercih edilen yabancılar olacak. Hosley ve Tolliver ne yazık ki takımı bozmakla kalacak hafızalarda. Atkins ve Graves iyi yabancılar ama daha iyisini bulmak Galatasaray takımının önceliği. Yugoslavlar ise her zamanki gibi soru işareti. Milojeviç'in son zamanlardaki yükselişi göz ardı edilemez. Guroviç ise ne kadar da "gitsin" tarafında olsam da çabuk vazgeçilecek bir oyuncu değil. Ne kadar yararsız olsa da kariyeri ağır basan bir silah. Bunları sezonun son maçından sonra bir daha değerlendiririz.
Dünkü maça gelirsek. Maçı belirleyen isim Haluk oldu diyebiliriz. Haluk Yıldırım maça çok iyi başladı. Beşiktaş'ı sürükleyen isimdi. Maçla ilgisi olmayan, keyifsiz, sıkkın ve zevksiz Galatasaray tribünleri maça ağırlığını koyacak durumda da değildi. Kendi tribün işlerimizi buraya yazmayalım şimdi. Belik kaçla göz arasında Beşiktaş maçı götürecekken Haluk ilk yarıda yaptığı gereksiz bir hareketle önce ufak bir tepki çekti. Galatasaray salonlarına gelen her rakip basketbolcunun Galatasaray tribünlerine oynayıp salondan attırma çabasına artık alışkınız. Zaza Enden ile başlayan ekol dün Haluk Yıldırım ile devam etti. Haluk gibi yaşını başını almış bir basketbolcunun kariyerinin son döneminde ismini Semih Erden, Erdal Bibo, Rasim Başak gibi isimlerin arasına yazdırması Haluk'tan çok beni üzdü.
Haluk, yanlış zamanda yanlış hareket yaptı. Çünkü Galatasaray tribünleri gerçekten sıkılmış bir dönemde ve Halukla, Beşiktaşla uğraşacak durumda değil(di.) Ne zamanki Haluk, bu sefer Cemal Nalga ile dalaşa girince maç döndü. Galatasaray seyircisi maça döndü, oyuncusu hırslandı. Zaten iki yabancısı çarpştığı için maçın başında sakatlanmıştı. Onlardan faydalanamayan Beşiktaş teknik yönetimi Haluk'u da kenara çekmek zorunda kaldı. Maç döndü ve Galatasaray'a geldi.
Hayatımın en rahat maça girişlerinden yaşadığım maçtan galibiyetle döndük. Yarın(pazartesi) oynanacak maçla sanırım skor 2-0'a gelir. Tahminim seri 3-2 biter. Ama deplasmanda maç alacak bir takım varsa o da Galatasaray olur. Keza Beşiktaş'ın sakatlanan Amerikalı basketbolcuların durumu belirsiz. İbre Galatasaray'dan yana.
3 yorum:
Dün kü maçta belki de Galatasaraylı basketçilerden daha fazla maçı almaya, aldırmaya and içimis bazı insanlar vardı tribünde. Haluk Yıldırım vakkası o sayının artmasına ve dolayısıyla seyircinin etkisinin çoğalmasına vesile oldu. Ama Haluk Yıldırım olayı olmasaydı da o inanmış bir kaç kişi bu maçı beşiktaşa vermeyecekti.
@ aykut
o inanmış kişilerin galatasaray için, gs tribünleri için verdikleri mücadeleyi yazmaya gerek yok zaten. biz topu haluk'a atalım, o insanlar reklamdan hoşlanmaz çunkü..
Saygıdeğer, yürekli kardeşim Aykut'un her kelimesine katılmamak elde değil. "Adam ol ulan adi herif" gibi karşı takım oyuncusunun yüzüne söylenmiş etkileyici sözlerin değeri maç sonunda kendini gösterdi. içten gelen "fucking nigger" sözü de ayrıca güzel bir tartışma konusu olmaya adaydır.(Irkçılık söz konusu değildir) GS'ın diğer vefakar taraftarı Kutay kardeşin de etkisi yadsınamayacak derecedeydi. Ayrıca yazımı GFB nin önde gelen üyesi Fatih Bozkurt'un lafıyla bitirmek istiyorum; "Beşiktaşlılar sizin yüzünüzden etraf küf kokuyor."
Yorum Gönder