Pazartesi, Kasım 16

Vara Vara


Önce kafayı toplamam lazım. O da yarını bulur. Şimdi kafayı toplama vakti. 3 saatlik bir basketbol işkencesine katlandık çünkü. Hatta saat 18.30da girdik, salondan çıktığımızda 2215ti saatimiz. 4 saat yani. Kilit nokta tabi ki normal sürenin sonu. Bir anda birşeyler oldu. İyice bir forumları okumak ve görüntüleri izlemek lazım.

Sonuçta Abdi İpekçi ve salon kültürü bu. Bizim mahallenin lafıdır vara vara. Anlatamam şimdi anlamını. Vara vara dedik ve aldık maçı. Benim içime sinmedi. Ama kimseyi de "Niye Rasim'e yumruk attın" diye suçlayamam. Rasim bu, onun yüzünden Ataköy sokaklarında polis kovaladı beni, biber gazı da yedim. Rasim'e gidip vurmam, hatta vuramam, ama onu sokakta yaralı görsem yardım etmem. Sonuçta haklıyken haksız duruma düştük herhalde.

Bu maçı berabere bitirdik saymalı herhalde. Ve Peralta'nın yazdıklarından yola çıkarak şunu demekte fayda var. Salon maçlarında tribünde kural yoktur. Herkes taşkınlık yapmaya müsaittir. Yaptırımı yoktur cezası yoktur. Futbol seyircisi onlarca kameranın arasına kendini frenler ama basketbol seyircisi taşkının önde gidenidir. Çünkü basketbol kimsenin umrunda değildir. Arma ve forma insanları oraya sürükler. Ayrım yapacaksak böyle yapalım Hodri meydan.

Yazdıklarım, kafamdan geçenlerin yüzde 1'idir. Aleyhimde delil olarak kullanılmasın. Yarın detaylı bir yazı gelecektir.

Hiç yorum yok: