Bu skandalı içişlerimizde çözeriz. İlla çözeceğiz. Çözmeliyiz. Ama bunun dış boyutu da var. Öncelikle şunu da söylemek lazım, camianın şu andaki hareketi oldukça sevindirici. Saklama, gizleme ve küçültme olayına girmeden olayı çözmeye çalışıyorlar. İstifa kültürünün olmadığı bir ülkede fark yine ortaya konmuştur. Fakat bunun şöyle bir zararı olmuştur ki, skandal daha çok konuşulur olmuştur. Olsun.
Şu an rakip takımlar mümkün olduğunca saldıracaktır. Gerek tribünde gerek sokakta, Galatasaray ile ilgili ironik cümleler ve bel altı sataşmalar olacaktır. Bunlardan kaçınılmaz. Tersi bir durumda biz de yapardık. Tribünden gelen her şeye razıyız, katlanacağız. Ama, bazı şeyleri iyi ayırt etmek lazım.
Sahtekarlık yapanlar, kişilerdir. Kurum değildir. Devletin müsteşarı yolsuzluk yaptığında "Türkiye Cumhuriyeti sahtekardır" demiyorsak, bu konuda da olayı tüm Galatasaray camiasına yakıştırmak abestir.
Hemen şurada çizgiyi çekmek lazım. Şu an zor günler geçiriyoruz. Sadece camia olarak değil, birey olarak da bizi etkiliyor. Bu zor dönemde arkadaş sataşmaları ( veya burada hep örnek verdiğimiz Facebook sataşmaları) olayın bokunu çıkarıyor. Ve hep savunduğum şey, tribün olaylarının çoğu bu ufak olayların birikimiyle dolan insanlar tarafından gerçekleşiyor.
Şu boş muhabbetler gerçekten çok saçma. Mesela kıçına don alacak parası olmayan FB taraftarı, gelir seviyesi yüksek Galatasaraylı'ya "ya sizin paranız yok, bizim başkan önüne geleni alıyor, zenginiz biz." diyor. Sanki FB zengin diye kendisi Paris'te akşam yemeği yiyor.
Bir gün sahilde böyle bir muhabbet olmuştu. Bir arkadaş, ki kendisi baya pasaklı ve pis bir adamdır, Selpak satan çocuğa tuttuğu takımı sordu. Çocuk Galatasaray cevabını verince, bizim dallama kahkahalarla güldü ve "belli belli ayağında ayakkabı yok" dedi.
Bunun tersi de var. Bir firmanın uluslararası departmanında çalışan, 3 yabancı dil bilen Fenerbahçeli, köyünden dışarı çıkmamış bir adamdan, "olm biz Avrupalıyız, siz Edirne'yi geçemediniz eheheh" lafını duyabilir.
Şimdi bu olaya yaklaşımda bu hesap. Mesela ben kendimi her zaman dürüst ve tutarlı biri olarak görürüm. Tıpkı bu blogun Fenerbahçeli yazarı Peralta gibi. Kendi içinde tutarlı bir ahlak anlayışımız vardır. Dürüst olduğumuza inanırım. İkimizin mezun olduğu okulda da başka bir arkadaşımız var. O da kimsenin ona güvenmememsiyle nam salmıştır. Sahtekar demeyelim ama bir çok konuda masum olmayan bir arkadaşımızdır. O mesela, selam sabah vermeden gelip "sahtekarsınız olm siz" diyebiliyor. Konu sahtekarlık olunca hakkında yüzlerce madde sıralayabileceğim adam, "sicili kadar ahlakı da temiz" olduğuna inandığım bana bunu diyebiliyor. Hakikaten sinir bozucu bir olay.
Sonuçta rakip tribünden gelen her sataşmaya boyun eğeceğiz. Ama onun dışındakiler önemsizdir. Kişileri ve kurumları birbirinden ayıramayan zekaların söylediklerini dinlemek bile zaman kaybıdır.
2 yorum:
Olayı saklama, gizleme ve küçültme şansı yok.. Sadece olması gerekenler oluyor..
bence öyle degil, gerçekten "büyük" takıma yakışan davranışı sergiliyor hs camiası, içim acısa da maalesef böyle, keşke sakmaya çalışsalardı, sessiz kalsalardı, küçülselerdi ama maalesef ki dogru yaptırım ve davranışlar içindeler, ama yine de kutaya sesleniyorum SAHTEKARSINIZ OLM SİZ.. OH be. =)
Yorum Gönder