Perşembe, Ekim 15

Danimarka

Kutay yazınca aklıma geldi. Hakkında, bir klasik olan, plajdan gelip şampiyon oldu geyikleri dönen takım... Çocuk kafamla hatırladığım ilk ciddi turnuvayı şampiyon kapatan Danimarka'nın bir futbolsever olarak kalbimde ayrı bir yeri, tuttuğum takıma Brondby'den Uche ile birlikte transfer olan Brian Steel Nielsen'in transferiyle oluştu. Nielsen sert şut çeken biriydi, sol ayaklıydı. Osieck döneminin parlak oyuncularından biriydi. 1993-1994 sezonunda Turan'ı, Kadıköy'de 5-0 yendiğimiz maçta frikikten de bir gol atmıştı. Daha sonra Högh'ün transferiyle Uche-Högh ikilisi Lugano-Edu ikilisine kadar her zaman her Fenerbahçeli'nin özlem duyduğu sevdiği ikili oldu. Jess Högh ayrıca Kadıköy'de ki Rapid maçında karambolde golü atan adam oldu. Saffet Akbaş'ın stoperde Uche'nin yanına geçtiği maçlarda Högh'ün Kemalettin'in yanında önlibero oynamışlığı da vardır hatta bunlardan biri 0-1'lik Manchester maçıdır. Bu arada hayatımda ilk gittiğim maç olan 1994-1995 sezonu açılış maçında Çanakkale Dardanel filelerini havalandıran, bir Güven Sazak transferi olan Frank Pingel'i de unutmayalım. Pingel'i tanıtan bir spor gazetesinde medeni hali için "bayan arkadaşıyla nikahsız yaşıyor" tabiri hala aklımdadır. Neyse yazı gene bambaşka yerlere gidiyor, toparlayalım.
***
Euro 1996'da grubumuzdalardı ve bizi de 3-0 yenmişlerdi. Gollerin ikisini Brian Laudrup atmıştı diğer golü hatırlayamadım. Danimarka'nın katılmasına çok sevindim. Gruptaki durumlarından haberim yoktu, Selim'e sordum garantilediler dedi. Laudrup kardeşler, Tofting, Högh, Schmeichel, Vilfort ve son günlerin en çok konuşulan adamı Fatih Terim'in Milan'a transfer ettiği Thomas Helveg... Bu isimleri unutmak mümkün değil. Daha sonra biraz Gravesen, biraz Tomasson... Bu kez cengaver Agger, leylek Bendtner ve çirkef Poulsen'le bakalım neler yapacaklar? Eğer haziran ayı boyunca peşinden koştuğumuz Christian Poulsen'i transfer etmiş olsaydık kuşkusuz daha anlamlı olacaktı. Ama Christianlar'dan Baroni olanı değil keşke Poulsen gelseymiş dedirtmek, böyle giderse Aurelio'yu bile unutturacak. Böyle de alakasız bitirelim bu yazıyı...

Hiç yorum yok: