Salı, Ekim 13

Fever Pitch (Futbol Ateşi)


Kitabı çok sevdiğim biri hediye etmişti. Hayatımda çok nadir şekilde, yılbaşı ve doğum günüm dışında aldığım bir hediye olmuştu. Beni çok iyi tanıyan biri olduğu için bu kitabı almayı akıl edenin o olması da şaşırtıcı değil zaten. Blogu okuyor mu bilmiyorum. Bir aralar okuyordu, okuyorsa tekrardan "teşekkürler" diyorum.

Yazan Nick Hornby. Birçok kitap yazmış. Ben sadece bunu okudum. Diğerlerini bilmiyorum. Birçok yazar gibi, yırtmak için çok didinmiş. Ve o yırtılma anından sonra bu kitap, futbolseverlerin başucu kitabı olmuş.

Hornby bir Arsenal taraftarı. Çocukluğundan 1989 yılında kazanılan şampiyonluğa geçen dönemi anlatıyor. Kitap da 1992 yılında çıkmış zaten.

Hornby ile ayrıldığım bir çok nokta var. Taraftarlık anlayışı bazı noktalarda benimkinden farklı. Zaten her taraftarın aynı olsaydı, o zaman bu kadar bloga gerek kalmazdı. Mesela Hillsbrough sonrası alınan kararlar için yazdıklarına katılmam mümkün değil. Endüstriyel futbol diye bir tanım varsa ve bunun ağa babası İngiltere ise ve bunun ilk kıvılcımları 90'ların başında atıldıysa bizim o kararları desteklememiz söz konusu olamaz.

Ama bu konuda Hornby'e kızamam. Çünkü ben 1-2 tane dışında stadyumda ölüm olayı yaşadığımı hatırlamıyorum. Oysa onlar Heysel'i de Hillsbrough'u da görmüş. İşin içine ölüm girince tartışılan bütün konular anlamını yitirebilir.

"Galatasaray senin karnını mı doyuruyor" sorusu kadar kızdığım başka bir soru yoktur. İşte bu soruya verilecek bütün cevaplar bu kitapta. Kitaptan bazı bölümler koysam daha iyi anlardınız ama gerek yok. Zaten daha önce koymuştum 1-2 tane. Bu Hornby, eğer anlattıkları doğru ve samimiyse, Arsenal sayesinde bırak karnını doyurmayı, hayatını şekillendirmiş. Çok mu şaşırtıcı? Benim için değil şahsen. Ama özellikle üniversiteye girdikten sonra, yani liseden ve mahalleden dışarıya ilk çıkmaya başladığım zamanlarda bize atılan bakışlar nedeniyle "Bizim gibi başkaları yok mu yani?" diyerek kafama taktığım soruya artık cevap verebildiğim için mutluyum. İngiltere'de varmış işte mesela. Ve bir kez daha takım tutmanın kutsallığını, muhteşemliğini, saflığını, heyecanını hissedemeyen herkese üzüldüm.

Onların hayatlarında anlatacağı neler var ki? Bizim ise sadece bir senede onlarcası çıkar.

Bu blogu okuyorsanız, futbolu seviyorsunuz demektir. O zaman bu kitabı da kesinlikle okumalısınız. Ben çok geç okudum, siz daha fazla geç kalmayın.

Tekrardan sana teşekkürler.

2 yorum:

Arkhe dedi ki...

Kitapta o kadar çok kendimi gördüm ki..

Can dedi ki...

"Kitaba genel olarak bakarsak; "Galatasaray senin karnını mı doyuruyor" sorusu kadar kızdığım başka bir soru yoktur."

Bu laf tam oturmuş. Ben kızmıyorum, bu kitabı hediye ediyorum artık. Maç günlerinin sabahındaki ruh halimi, maçı bekleyişimi, yaşayışımı, olan bitene göre geçen bütün haftamı, bir sonraki maçı nasıl beklediğimi daha iyi anlasın insanlar diye. Zaten açtığım blogada bu ismi vermemdeki en büyük sebep bu.

Nick Hornby'nin diğer kitaplarını da tavsiye ederim; High Fidelity'yi izlemediysen mutlaka izle. Seyrettiğim en iyi filmlerden biridir hikayesi itibari ile.