Perşembe, Ekim 1

Kartalspor 1-2 Karşıyaka


Geçmişim ve geleceğim açısından iki önemli semtin Türkiye Kupası'nda karşılaşması ve bunun izin günüme denk gelmesi büyük şans oldu.

7 sene boyunca ortaokul ve liseyi okuduğum okulum Kartal'da bulunuyordu. Kartal'da yer alan her lise gibi orada da kulaktan kulağa yayılan bir efsane vardı. "Eğer okulda iyi top oynarsanız Kartalspor'a gidersiniz". Kartal'da geçen 7 sene güzeldi.

Karşıyaka ise hayalimde yatan, 30'u geçtikten sonra yerleşmek istediğim İzmir'in doğup büyüdüğüm Kadıköy'e en çok benzeyen semti. Haliyle ileride o hayaller gerçek olursa Karşıyaka semti 1.tercih olacaktır.

Geçmiş ve gelecek sadece benim için karşılaşmıyor bu maçta. Bank Asya 1.Lig takımları da genelde bu karışıma sahip kadrolarla mücadele ediyor. Kürşat Duymuş ve Okan Öztürk gibi Süper Lig kariyerli oyuncuların yanında Erçağ Evirgen ve Taha Yalçıner gibi umut vaadeden isimler bir aradalar.

Adı geçmişken Okan'ın gördüğü saygıya hayran oldum. Maça yedek başlayan Okan, ısınmak için kale arkasına geldi. O esnada maçı izleyen Kartallı birçok futbolsever Okan ile konuşmaya çalıştı veya selam verdi. Kale arkasında ısınan Kartalsporlu gençlerin yanına geldi. Çocuklar utana sıkıla Okan'a "siz diğer tarafta ısınıyorsunuz" dedi. Okan'ın bu cevabı mütevazı bir şekilde karşılaması ve yine Kartallı taraftarların önünden geçip diğer tarafa yürümesi hoş bir görüntüydü.

Maça gelelim. İki takım da as kadrolarını çıkarmamıştı. Kartalspor'un son haftalardaki en etkili ismi Efecan Karaca yoktu mesela. Kartalspor'da Yakubu ile en çok merak ettiğim futbolcu oydu.

Karşıyaka'da ise Emrah Bozkurt, Serdar Sinik, Fuat Eraslan gibi as oyuncular maçta yer almadı.

Anadolu Kulüpleri'nin ve hatta alt liglerde mücadele edenlerin maddi anlamda bir çıkış yakalamak için sarılmak zorunda oldukları en kısa ve en karlı yok Türkiye Kupası. Buna ilgi gösterilmemesi oldukça şaşırtıcı.

Maçta pek gol pozisyonu olmadı. İlk yarıya Kartalspor daha atak başlasa da, Karşıyaka ne yaptığını bilen takım konumundaydı. Fakat onlar da çok defansif bir anlayışa sahipti. Klasik Reha Kapsal takımı. Kapsal'ı seviyorum ve geçen sene yaşattığı heyacan nedeniyle KSK tarihine yazılması gerektiğine inanıyorum. Ama geçen seneki kadro ile bu seneki kadro çok farklı. Bu sene takıma önemli isimler var. Adlarını duyurmuş futbolcular. O nedenle geçen seneki savunma anlayışı bu takıma yakışmıyor. Karşıyaka geri dörtlüsü yarı sahayı hiç geçmedi. Stoperleri mazur görebiliriz ama bekler Serkan ve Ayhan'ın çıkmıyor olması (hiç sevmediğim bir tabir olsa da) modern futbola yakışmıyor. Serkan ve Ayhan'ın çıkmamasını açıklara forvet oyuncusu koyarak telafi etmek istemiş. Bunlar da yeni transferler Tonia ve Erçağ.

Tonia'yı hiç beğenmedim. Aynı kanatta aynı işi yapmaya çalışan Kartalsporlu Yakubu'yu da. İki siyahi futbolcu iki 12 numara, zaman zaman her Afrikalı oyuncu gibi rahatsız edici deparlara kalksa da, topla ettikleri kavga hakikaten içler acısıydı. Bomboş durumda kanattan ilerlerken taca çıkmaları, depar atarken topu geçip arkada bırakmaları.. Bunlar güzel şeyler değil.

Erçağ ise hakkında çok övgü duyduğum bir futbolcu. Drogba lakabını ona takan sanıyorum Extensor. Takmasa da ben ondan duydum. En öndeki eleman olarak oynasaydı daha iyi değerlendirirdik ama o da kanatta bekleneni veremedi. Bana Hasan Kabze'yi hatılattı. Topa vuruşu güzel, istekli ve mücadeleci ama fundementali çok zayıf. Kafası önde ilerliyor. Topla giderken ne yapacağını bilmiyor. Bir çok pozisyonda takım arkadaşlarıyla çarpıştı, dolandı. Ama dediğim gibi en önde izlersek daha faydalı olabilir.

Fundemental demişken, sahadaki futbolcular arasında bu konuda en çok öne çıkan Taha Yalçıner'di. Alt yapısını Fenerbahçe'de alan solak ön libero maçın da en iyisiydi bence. Burada da ayrı bir yazı konusu çıkıyor. O da 3 büyüklerin alt yapılarındaki futbolcuların altyapı eğitimini iyi almalarına rağmen genelde mental sorunlar nedeniyle patlama yapamamaları. Taha'nın sorunu diğerlerinden daha farklı. Genelde "şımarma" sorunu gördüğümüz bu çocuklara karşın Taha'da tam tersi var. Özgüven eksikliği ve telaş. Bu telaş nedeniyle ikili mücadelelerde zayıf fiziğine rağmen dengesiz işler yapıyor ve sakatlanma ihtimali de artıyor.

Gönül isterdi ki yıllar evvel Dereağzı'nda karşılıklı izlediğim Fenerbahçeli Taha ile Galatasaraylı Efecan'ı bir kez daha görelim. Şimdilik olmadı.

Karşıyaka golü Tonia'nın taca giden topunun defansa çarpmasıyla geldi. Dakika 33 olmuştu. Kartalspor ikinci yarıda oyunu rakip sahaya yığsa da tehlike yaratamadı. Ani bir atakla da Karşıyaka ikinci golü buldu. Kıvanç'ın pasında Timuçin golü attı.

Kartalspor son dakikada 2-1 yaptı. 2-2'yi de bulabilecek pozisyonları yakaladı. Ama hepsi 2.golü yedikleri 83.dakikadan sonra gerçekleşti. Çok silik ve etkisiz bir futbol oynadı. Karşıyaka da aynı şekilde. Ama onları deplasman takımı diye affedebiliriz.

Semtin göbeğindeki Kartal Stadı'nı ise hiç beğenmedim. Nereye oturursanız oturun illa sahanın bir bölümünden mahrum kalıyorsunuz. Tribünler ise hafta içi oynanan bir kupa maçına göre iyidi. Beklediğimden daha kalabalıktı. Fakat tribün çok kötüydü. Galatasaray ve özellikle Beşiktaş tezahüratlarını 3 ayrı tribün birbirinden bağımsız şekilde söyledi. Bir ara Kartal'da Nevizade Geceleri söylendi. Arkası ülkü ocağı olan tribün ise Gündoğdu Marşı ile yankılandı.

Hiç yorum yok: