Pazartesi, Ekim 26

Hayata dönme zamanı

Son yıllarda Fenerbahçe'nin oynadığı derbilerde büyük bir üstünlük kurduğunu görüyoruz istatistiklerde. Lig müsabakalarında Beşiktaş'a karşı aldığı en son mağlubiyet 3-4'lük maç mesela. Keza Nonda'nın şampiyonluğu getiren golünü attığı maçtan önceki son Galatasaray galibiyetine gitmek için filmi 4 yıl geriye sarmak lazım, Necati Ateş'in gol atıp kazandırdığı maça... Her dönem mi Fenerbahçe rakiplerinden daha iyiydi, değil. Ama oyunu tuta tuta oynuyor Fenerbahçe, daha ayağa, daha sakin. Derbilerde olması gerektiği gibi. Gökhan Gönül'ün stoper oynadığı maçta bile deplasmanda kazanıyor. Bir kaç senedir böyle. 2003 diyebiliriz bunun miladı için. Arada istisnalar olsa da böyle.
***
Dün biraz kendi oyununu oynamaktan çok rakibe alan vermemeye çalıştı takım. Mehmet Topuz mesela. Hücuma tek katkısı yine bir çaba ve mücadele ürünü olarak Servet'ten kaptığı top. maçın genelinde sürekli Gökhan'a yardım etti, üretken değildi. Beni şaşırtan bir diğer şey de Emre oldu. Emre'nin farklı olmasını bekliyordum. Hatta iki takım arasında farkı yaratacak adamdı bana göre. Ama maç boyunca fazla sorumluluk almadı bence. Suya sabuna dokunmadı. Futbol açısından Galatasaray'ın hesaplarını bozan Baros'un sakatlığı oldu. Oyunda kalsaydı, Bilica ve Lugano'ya daha ters gelebilecek nitelikte olduğu malum. İlk yarıda Nonda'nın kafasına teğet geçen top, maçın sonunda Aydın'ın kaçırdığı pozisyon. İnsan haliyle Galatasaray'ın hücum gücünden daha fazlasını bekliyor. Fenerbahçe sindirdi tek kelimeyle. Yorulma emareleri göstermeye başlamıştık ikinci yarıda. Mesela ilk yarıda ve ikinci yarının başında Kazım hariç herkes top Galatasaray'da iken topun gerisine gelebilirken, 2-1'den sonra bu sayı 6'ya, 5'e düştü zaman zaman. Ama oyun 11'e 11 devam etmedi bu kez de. Keita'nın gördüğü kırmızı kart. Tanıdığım istisnasız bütün Galatasaraylılar Roberto Carlos karşısında Keita'nın performansını merak edip ellerini ovuşturuyorlardı. Maç içinde Keita pek geçemedi Carlos'u. Kafasına hatta gözüne geldiği iddia edilen pet su bardağını kenara götürmesi, Carlos'a attığı sağ kroşe taraftarın hoşuna gidecek belki ama dün Galatasaray'ı yakan adamdı bence. Oyun üstünlüğü ellerine geçmişken sayı olarak eksik kalınca direnemedi Galatasaray. Tek ataklarında da top en son gelmesi gereken adama geldi, Aydın'a.
***
Bir haftadır bu maçı düşünüyorduk, bu maçı konuşuyorduk. Bir sürü yorum yapıp tahminler yürütüyorduk. Onlar işin en tatlı yanıymış meğerse. Stresli kısmı maç izlemesi. Galatasaray kendi yarı sahasında taç atarken bile heyecanlanıyorum. Ve eminim bu iki takımın taraftarı olan milyonlar da böyle düşünüyor. Bu büyük derbiye El Sikko diyen, Premier Lig hasreti çeken ulemalara duyurulur. Varın kendi yolunuza gidin, bizim derbimize bok atmayın.

1 yorum:

Adem ÖZTÜRK dedi ki...

Bunu blogum da bende dile getirmiştim, daumun 2003 de gelişi fenerbahçenin derbi oynama karakterini değiştirdi. Artık büyük maçı hazmeden oyuncular var, son 24 maçta 2 mağlubiyet 6 beraberlik görmüş bu takım 16 da galibiyet gs,bjk ve ts lig maçlarında dünkü maçla 17 yaptı asıl devrim burada oluyor ama biz hala total futboldan bahsedelim.