Pazartesi, Ekim 26

Derbinin Ardından


Yazacak çok şey var. Hakikaten çok şey. Ama bir o kadar da söylenmemesi gereken var. Derbiyi, maçı değerlendirelim mi? Gerek var mı? Bence bir şeyleri görmek için var, yoksa çok gereksiz aslında. Fenerbahçe maçı haketti. Geceyi mutlu bitirmeyi, bu sabah eğlenmeyi hakketti. İşte GS-FB arasındaki fark. Derbiye inanılmaz motive bir Fenerbahçe. Biz de ise bir Bursaspor deplasmanı gibi Kadıköy'e gidiş. İkinci yarıda derbiyi anlama, geç idraktan dolayı sinirlerin laçkalaşması. Bu camiaların derbisi. Fenerbahçe camiası, bu maça her zaman böyle hazırlanıyor. En alttan en üste. Biz de kendimizi kandırıyoruz. Önemsemiyoruz diyerek. Ve hakikaten önemsemiyoruz derbiden önce. Ve hatta derbide ilk golü yiyene kadar.

Ondan sonra şaşırıyoruz, 'ulan adamlara bak ne ölümüne oynuyor, bizimkiler de ruh yok" dıyoruz. E hani sen önemsemiyordun derbiyi. Futbolcu niye önemsesin? Ve hakikaten keşke önemesenmese. O zaman sorun yok. Ama derbide yenilince, herkesi herşeyi sorgulamaya başlıyoruz.

10 haftadır, hatta hazirandan başlayan zihniyet devrimi bir Kadıköy mağlubiyeti ile sorgulanır oldu. Sanki Kadıköy'de ilk yenilen teknik adam Rijkaard. Oysa dün çok umutlu bir gece yaşadık.

Bir tribün efsanesi vardır. Ya bi yerde (fanzinde forumda) okumuştum, ya da biri demişti. Fatih Terim'in takımı Fenerbahçe'den Ali Sami Yen'den 4 yediğinde, millet birbirine "izlediğim en iyi Galatasaray" diyormuş. O Galatasaray izlediğimiz en büyük başarıları kazandı. Ve dünkü maç. Daha kadro dizilişinden belli. Sana, 10 senedir yendiği takıma karşı, kendi sahasında santrforsuz çıkan bir takım. Sen orta sahayı kalabalık tutsan, yani "kazanalım" düşüncesini kenarda bırakıp 4 tane defansif orta saha ile çıksan belki maçı da kazanacaksın. Ama sadece maçı. Dün, zihniyetin devamlılığını kazanmıştık oysa. Ama farkedilmiyor. Ve aslında zihniyetin devam etmesi için Fenerbahçe'yi yenmek, başarılı olmak gerekiyor. Yoksa uzun süre sonra burada olamayabilirsiniz. O yüzden kazanmıştık diyorum.

Takımın en önemli adamı maçın 1 dakikası dolmadan sakatlanıyor. En önemli çünkü alternatifi yok. Diğer önemli adam, kırmızı görüyor. Böyle bir noktadasın. Maç 2-1'e gelmiş. 10 kişisin. Bu tip maçları çok gördük son yıllarda. Ve hep ne oldu? Dan dun oynamaya başladık. Sürekli doldurt boşaltlar. Dün 10 kişi oynayan deplasman takımı, (hatta forvetsiz) doldurt boşalt yapmadı. Ve belki 87'de 2-2 olacaktı maç. O zaman neler denecekti?

Türk futbolunun en pahalı futbolcusunu rakibin, senin sol açığını marke etsin diye oynatıyor. Hatta her iki açığını da iki adamla. Çok stoper değil çok bek oynuyor. Kazanıyor maçı bu sayede. Doğru hamle. Ama sadece dün gece için. Buna günü kurtarmak denir. Peki ya gelecek?

Galatasaray zoru deniyor. Galatasaray 10 tane koşan tabir-i caizse "köpek gibi koşan" adamla çıkmıyor sahaya. Daha zoru deniyor. Keita'yı, Kewell'ı, Elano'yu, Arda'yı koşturmayı deniyor. Ayhan'a, Sarp'a, Servet'e, Sabri'ye top kullandırmayı deniyor. Herşeyden az biraz olsun değil, herşeyin en iyisi olsun diye. Bunun için gereken zamandır sadece.

Ve asıl önemli olan şey. Saha içi değil tabi. Ve en can sıkıcı olan şey. Saha dışı. Eski kangren geri döndü. Dün maçtan sonra tartışılan konular daha başka. "Golü atamadık", "hata yaptık yedik" dememiz 10 dakika sürdü. Sonra başka şeyler çıktı. Canımızı sıkan da bu işte.

Tobol maçından beri dediğim şey bu. Bu bir devrimse, bunu hep beraber sağlayacaksak, beklemeye tahammül edeceksek en öndeyim ben de. Varım. Sabredelim. Ama kursağımıza kadar gelen hevesi bir Kadıköy mağlubiyeti ile yolundan şaşmasın. Bu kadar kolay olmamalı. Ve ne yazık ki bu kadar kolay galiba.

Ufak hesapların peşinde koşanlardan sıyrılmamıza ramak kaldı. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik oysa. 2008 Kalli'den başladı bu. Son aşamadayız artık. İşte yazamadığımız nokta burası.

Galatasaray'ın son 10 yılının en kritik yılının en kritik günlerinden geçiyoruz. Umarım yanlış kararlar alınmaz.

Karışık bir yazı oldu. Çünkü bugün herşey birbirine karıştı. 10 yılda yaşadığımız herşey şu an bir harman olarak gözümüzün önüne geldi bir gecede. Ya Avrupa'dan kupa alacağız, ya da yine "topçu oyundan çıkarken suratını astı mı" yı kollayacağız. Kararı biz veriyoruz. Umarım yanlış kararlar alınmaz.

Hiç yorum yok: