Pazar, Ekim 18

Gaziantepspor 2-1 Fenerbahçe

Bir deplasman maçı, hele ki bir gündüz deplasmanı, büyük takımlar için her zaman potansiyel puan kaybı riskini taşıyan maçlardır. Bu 8'de 8'e rağmen Fenerbahçe için de geçerliydi sonuçta. Elbet bir yerde kaybedecektik, burası Gaziantep oldu. Burası Antalya da olabilirdi, Kadıköy de olabilirdi. Pekala Belediye ve Manisa maçlarında da puan kaybedebilirdi Fenerbahçe. Olmadı, Daum'un yüklediği kondisyonla oyuncuların 90 dakika mücadele etmesi diyenler oldu son dakika golleri için, şans diyenler oldu, çeşitli yorumlar getirildi. Gerçek şu ki Fenerbahçe Gençlerbirliği maçına kadar oynadığı maçlarda fazla iyi oynamadan kazanmıştı. Galatasaray aynı anda kazandığı için Galatasarylılar'ın o çok eleştirdiği Rıdvan (rıdvan ne zibidi, babanın oğlu mu) "bir taraf dolu dolu oynayarak kazanıyor, diğeri şansının yardımıyla" demişti. Galatasaray üst üste iki hafta puan kaybedince Fenerbahçe bir anda yenilmez armada gibi oldu, o yere göğe sığdırılamayan uzay takımı yerin dibine sokuldu bu kez de... Neyse biz maça dönelim, demek istediğim iki takımın aldığı sonuçların diğerinin eleştirilmesinde veya övülmesinde büyük rol oynadığıdır.
***
Daum belli ki Kazım inadından vazgeçmeyecek. Yani bu inat artık, bu tercih için başka bir şey söz konusu değil. Şimdi Kutay kızacak, hatta es kaza bu bloga denk gelip Bilgin Gökberk bu yazıyı okusa "sen kimsin ki Daum'u eleştiriyorsun" diye düşünecek. Eleştiririm arkadaş. Kimse kusura bakmasın. Ben eğer maçtan hemen sonra %100 kabahatli olmasına rağmen çamurluğumu çizen kadına, "abla maç gitmiş, araba yansa ne olacak" diyip basıp gidiyorsam, Fenerbahçe'nin kazanması kaybetmesi benim hayatımı etkiliyorsa, bir mağlubiyetin ardından taciz telefonları alıyorsam (haftaya görüşürüz Selim efendi), moral motivasyonum etkileniyorsa, kaybettiğimiz bir maç sonrası hangi akla hizmet olarak Bekir İrtegün'ün oyuna alındığını sorgularım. Ya Daum bu, ligin kurdu, elbet vardır bildiği diyemem. Çünkü bu şekilde hiçbir teknik direktör eleştirilemez. Hoca eleştirilir ama kanatlara neden yayılamadık diye, ya da neden 1-0'ı korumaya çalıştık diye eleştirilir diyenlere de Daum bir demogog ustalığıyla "o dakikaya kadar ihtiyacımız yoktu" şeklinde yapıştırıverir cevabı ve susar kalırsınız.
***
Bir oyuncuyu kazanmak için ne kadar sabredilir bilmiyorum, sakat ya da cezalı olmadığı her maçta Kazım ilk 11 oynadı. İnanılır gibi değil bu. Attığı goller, girdiği pozisyonlar aldığı süreyle ters orantılı. Bu kadar süre alan bir oyuncudan daha iyi işler bekliyorsunuz, o formanın hakkını vermesini bekliyorsunuz. Kötü oynadığı zaman da doğal olarak oynatılmamasını bekliyorsunuz. Kaldı ki bir oyuncu kötü de oynasa hırsıyla, mücadelesiyle, arzusuyla taraftarın kalbini fetheder. Ama sahada olan biten de bu adamın umrunda değil.
***
Bir tarafta eski takımına karşı inanılmaz hırslı ve arzulu oynayan, rakibin bana göre en etkili ismi olan Olcan, diğer tarafta eski takımına karşı sağbek olarak oyuna girip altıpasın biraz dışından yaptığı ortayı taca yollayıp, son dakikadaki golün güzelliğine rağmen gol öncesi yapılan gereksiz faulün mimarı Bekir. Oyuncuların saha içindeki tercihlerini çok eleştirmem, o an o heyecanla insan adını bile unutabilir. Ama bu maç Bekir'in Fenerbahçe'deki geleceğini biraz etkileyecek sanırım. Ondan sağbek yaratmaya çalışan Daum'a da selam olsun tabi bu durum. Hangi akla hizmet oyuna alındığı ise tamamen muamma. 1-0'ı korumak için mi? Evet Gaziantep soldan etkili geliyordu ama bu durumun mimarı Gökhan'a hiç yardımcı olmayan Kazım olmasın sakın? Neyse biz küçük beynimizle dahiyi eleştirmeyelim, ayıp olur futbol ulemalarına. Twente maçında korunamayan skor Gaziantep'te de korunamadı. Orada korunmaya da çalışılmadı aslında, bir anda 2 gol birden yedi Fenerbahçe. Ama burada skoru korumaya çalıştık ve başaramadık. Daum yine bir demogog ustalığıyla, bu maçtan öğrenilecek çok şey var, hemen ayağa kalkmalıyız falan diyecektir tahmin etmek güç değil. Ama bence bugün Fenerbahçe tamamen teknik direktör hatasıyla kaybetti maçı. Kim ne derse desin. Dolayısıyla kendisinin öğreneceği şeyler var belki de. Teknik direktörün, sebebi ne olursa olsun oyunun kontrolünü rakibe veren sahadaki mevcut 11'e bu kadar süre tahammül etmesi, yaptığı değişikliklerin ne işe yaradığını geçtim, yarayacağının bile belli olmaması sonucunda 88'de kalkan tabela için "bu dakikadan sonra g.tüne sok Özer'i" diyen taraftara kızmasın kimse...

Hiç yorum yok: